Canan Tan Sözleri

Canan Tan Sözleri Bu sayfamızda sizlere en güzel Canan Tan sözleri hazırladık. Bu sayfamızda yer alan bu güzel sözleri sevdiklerinizle facebook ya da twitterdan paylaşabilirsiniz.

Manşet: Üzülmeye değmez diyor dünya. Bırakıp gidenin de, gidip gelmeyenin de canı cehenneme!


Canan Tan Sözleri

Öl dedin, öldüm!

Bana güç veren neydi biliyor musun? Korkularım.

Hasret en büyük esarettir.

Ak karaya, aydınlık karanlığa doğru doludizgin yol alırken.

Benim yazgım kendi çizeceğim yoldur.

Sen birini seversin ama o senin varlığından bile haberi yoktur…

En büyük yol göstericin, kendi aklın.

İyide kendisi parçalanırken neden yüreklerimizi de parçalıyor ki?

Yazgıya bile kafa tutacak kadar yürekli.

Gittin… Bir yemin kaldı aramızda, yarısı senin, yarısı benim…

Özleme dayanmak için onu parçalara bölmek gerek.

Ve ben, kahrolarak izlemek dışında hiçbir şey yapamıyorum onun için.

Gündüzün cıvıltısı, gecenin sükûnetine devrediyordu nöbeti.

Yüreğimin gölgeli, kuytu bir köşesinde: kendi seçtiğim yolda yürüyor olsaydım.

Benimkiler bir bütünün parçaları. Düşündüğüm gibi duyarım ben.

Büyük acılarla yara almış insanlara ‘zaman her şeyin ilacıdır’ lafı küfür gibi gelir.

Bence aşk aranmamalı, kendi kendine gelip sahibini bulmalı…

Üzülmeye değmez diyor dünya. Bırakıp gidenin de, gidip gelmeyenin de canı cehenneme!

Ama insan hayatı, aldığının yerine yenilerini koyabilecek zenginliğe sahiptir.

Biliyorum, imkânsız aşk bu ama hükmedemiyorum kendime. Çünkü yüreğim seni çok sevdi!

İnanmıyorum yazgıya falan… Onu yaratan da, şekillendiren de bizleriz.

Sen, gözlerinden ateşler saçarak, zehirli oklarını bana yöneltirken, ben sana âşık oldum.

Ah babacığım! Tiyatronun nasıl farklı bir dünya olduğunu bilebilseydin.

Aşk iki kişiliktir! Özveri de öyle. Zorluklara göğüs germek, yalnız senin görevin olmamalı.

Ne yalan söyleyeyim, çok bağlandım ona! Yüreğimdeki sevgisi gitgide büyümekte…

Yüreğim seni çok sevdi, o yürek talan, o yürek yangın yeri, o yürek seni istiyor, bir tek seni.

Son hızla uzaklaşıyor. Bana eksikliğini bırakırken, benden çok daha fazlasını alarak.

Her şeyi kökünden kesip atacak keskin bir bıçak, dönüp kullananı da yaralamaz mı kimi zaman?

Büyük acılarla yara almış insanlara, ‘zaman her şeyin ilacıdır.’ lafı küfür gibi gelir.

Fiziksel bir engeliniz var mı sorusu içime dokunmuştu nedense. Yok dedim, yalnızca kalbim kırık.

Tüm umutlarını yitirdiği noktadan geriye, çöküşe doğru son hızla koştuğunu görebiliyorum.

Kızıl saçlıymış Piraye. Kendimi, keşke ben de kızıl saçlı olsaydım, diye hayıflanırken yakaladım kaç kez.

Yüreğim seni çok sevdi, o yürek talan, o yürek yangın yeri, o yürek seni istiyor, bir tek seni.

Hasret mi, ölüm mü deseler. Ölümü seçerdi tereddütsüz hiç gözünü kırpmadan. Ama ona soran olmadı ki…

Bir adın kalmalı geriye, bir de o kahreden gurbet, beni affet. Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç.

Kör bir kuyunun dibine vardıktan sonra, yitirilecek hiçbir şey kalmadığı bilinci, umulmadık bir güç veriyor insana.

Özellikle de bunalımlı zamanlarımda. Sıkıntılarımı Dicle’nin sularına gömer, içim ferahlamış olarak şehre dönerim…

Ne oldu da ayrıldı ellerimiz baba? Hiçbir zaman soramadım bunu sana. Sormak istediğimde fırsat olmadı, fırsat olduğunda cesaretim…

Susmak çürütülmesi en güç silahtır. İnsanların söyleyemedikleri bazı sözlerin içinde, söylediklerinden daha çok gerçek vardır.

Araya giren mesafeler, saman alevi misali gelgeç sevdaları silip götürürken, kor ateşe özdeş aşkları daha da harlandırır.

Bahardı sevgilim bahardı ve bahtiyar olmak için. Toprakta, havada, suda, her şey vardı sevgilim. Her şey hazırdı. Her şey vardı.

Âşık olmanın bir yatkınlık, hatta yetenek gerektirdiğine ve nedense, bu yeteneğin bende bulunmadığına inanıyordum o zamanlar.

Ama bilin ki. Herkes bilsin ki, karşınızda Piraye olarak gördüğünüz ben. Farklı kimliklerle aranızda dolanıp durmayı sürdüreceğim.

Kendince tanrılaştırdığın tapınmaktan gurur duyduğun putların, gerçekte basit birer taş parçası olduğunu ne zaman kavrayacaksın.

Gönül ağzına kadar dolu… Sen diyorum İstanbul geliyor aklıma. İstanbul diyorum sen. Sen şehrim kadar güzelsin. Şehrim senin kadar acılı…

Varlığın değil yokluğun değerini bilir insanlar. Mutluluğun değerini bilenler, mutsuzluğu tatmış olanlardır. Onları mutlu etmek çok daha kolaydır.

Dün gökyüzüne bir avuç yıldız fırlattım. Karanlığında aydınlığım olsun diye. Şimdi sensizliği kalbime fırlatıyorum, bıraktığım yerden dönesin diye.

Sen tüm şatafatlı tanımlardan sıyrılıp en doğal halinle yaramazlık sozlersitesi.com yapan çocuklar gibi boynunu bükmüş bağışlanmayı beklerken, ben sana aşık oldum!

Çevreye karşı! Başkalarının görüşü bu kadar önemli mi? Biz içimizde yalnızca arkadaşlık yaşarken, dışarıya berabermişiz görüntüsünü vermek niye?

Beynimin, yüreğimden önce hareketlenmesi, körkütük âşık olma şansı tanımıyordu bana. Bu durumda, bana sunulan aşkı paylaşmakla yetinmek zorundaydım.

Eski gülüşlerimi arıyorum. En saf, en temiz, en tasasız çocuk gülüşlerimi. Göğe uzanan ulu bir masal ağacının tomurcuklarında asılı kalmışlar. Erişemiyorum.

Önceleri evlenmek için çok gençtim. Sonra da hiç vaktim olmadı. Geçen yıl, on dakikalık bir fırsat geçti elime. Onda da saati kurmayı unutmuş, uyuya kalmışım!

Yaşanmış düşlerimde yitirdiğim masum gülüşlerimi bir tek “o indirebilir aşağıya. Bir tek “o yüzümü güldürebilir yeniden. Ama yok, ölmüş. Öyle diyorlar, inanamıyorum…

Söylediğin kadar kolay mı sanıyorsun? Güçlü olmak, ayakta kalabilmek… Yıkılmayı kim ister ki? Herkes aynı yapıda değil. Hafif bir yel sürükler bazısını; bir diğeri, en amansız fırtınalara bile karşı koyabilir…

İnsan sırf canını yakan birilerini cezalandırmak, onları da canlarını yakarak ağlatmak, gözlerinde birkaç damla yaş görebilmek için kendini feda etmeyi düşünebiliyor demek!

Evet, bitti, zor oldu ama bitti… Neden bitti biliyor musun? İnanmaya gücüm kalmadığı için bitti. İncittiğin yerler daha geçmedi diye bitti. Senden vazgeçmem sandığın için bitti. Uğruna gösterdiğim sabrı anlamadığın için bitti. Zerre kadar değişmeyeceğin için bitti.

Kısa bir kaçamak yapmışımdır dünyama. Kendi yazdığım senaryonun bir parçası oluvermişindir. Bazen bir ortaçağ prensesi, bazen sıradan bir Anadolu kadını, bazen de haşarı bir genç kız vardır karşında. Ama sen bunları nereden bileceksin ki?

Biliyorum, imkânsız aşk bu! Ama hükmedemiyorum kendime… Demişti Murat. Çünkü yüreğim seni çok sevdi! Ardından da dizelere dökmüştü sevdasını. Yüreğim seni çok sevdi o yürek talan o yürek yangın yeri o yürek seni istiyor bir tek seni.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir