|

Tarık Tufan Sözleri

Tarık Tufan Sözleri Sayfamızda yazar ve senarist olan Tarık Tufan sözlerine ve alıntılarına yer vermekteyim. En güzel Tarık Tufan sözlerini sosyal medya hesaplarınızdan yayımlayabilir, mesaj yoluyla sevdiklerinize ulaştırabilirsiniz.

Tarık Tufan Sözleri

”İnsan bir yağmuru ezberinde tutmalı.”

”Bu da geçer. Bu da geçecek. Bu da geçmeli. Bu da geçsin yâ hu!”

”İnsan tamamlanmamış bir cümledir.”

”Bir kadını sevmeye başladığınızda dünya gitgide tenhalaşıyor.”

”Ağlayabilseydim bazı şeylerin düzelebileceğini düşünüyordum.”

”Bütün bir geceyi uykusuz geçirmene sebep olan şeyleri bir nefeste anlatmak kolay değildir.”

”Bazı anlarda cesaretim kırılıveriyor. Bir uçurtmaya gözlerimi ayırmadan uzunca bir süre bakabilecek cesareti bile bulamıyorum kendimde.”

”Oysa gerçek hayat romanlardan daha kurgusal değil.”

”Hüzün ve acı bir annenin bakışlarına kadar indiyse onun kat kat fazlasını yaşıyor demektir. Çünkü bir annenin çocuklarına bakarken gizleyebileceği hüznün boyutu çok geniştir.”

”Acılı bir kadının yüzünü okumaya kalkarsan ateşe dokunmayı, bir uçurumdan yuvarlanmayı, coşkulu bir nehirde boğulmayı göze almışsın demektir.

”Zengin semtlerin sokakları,sabahın erken saatlerinde yoksulların aceleci adımlarıyla doluyor.Eskimiş paltolu kadınlar,ucuz gömlekli erkekler lüks apartmanların,vitrinlerin önlerinde,asık yüzlerle koşturup duruyorlar.”

”İnsan sayısı kadar yol vardır. Önce yola çıkmak gerek.

”Onun bakışları için şarkı söylenmesi gerekiyordu. Parmak uçlarına şiirler kondurmak gerekiyordu. Onun için kimseler yokken ağlamak gerekiyordu.

”Arayışlar insanı yorar.”

”Ne çok karanlık sıkışmış içimize. Her ışıkta, geçmişten kalan kekik kokulu bir anı, geleceğe uzanan altın tüylü kuş kanatları var.

”Soracağın soru, alacağın cevaba hazırlıklı olmanı gerektirir.

”İnsanlara bir şeyler anlatmaya çalışmak buharlı bir cama yazı yazmaya benziyor. Özenle yazıyorsun, apaçık belli oluyor anlattıkların. Sonra silinip gidiyor. Karşılaştığım her insana anlatmak istiyorum. Küçükken gördüğüm buhar tutmuş her cama yazı yazmak isteği gibi...”

”Vakit varlığın nefesidir. Zamanın eceli geldiğinde varolan her şeyin de eceli gelir.”

”Çocuklar birbirinizi isimsiz de tanır. Çocuklar birbirlerini topa vurmalarından, saklambaçta gizlendikleri yerden, hızlı koşmalarından, misketlerden, spor ayakkabılarından tanır.

”İnsanın kendisini saklaması ne zor gerçekten…”

”İnsanın en iyi gizleme yolu, gizlemek istediği şeyin çok yakınında gezinmesi ve kalabalık cümleler kurmasıdır.”

”En çok tekrarladıklarım, en çok ihtiyaç duyduklarımdır.

”Çocuklar biraz da annelerin gözleri üzerinde olduğu için korkularından uzaklaşırlar.”

”Aması maması yok, dünya hüzün yeridir. Gariplerin sıkıntısı bitmez. Peygamber mesleği de böyledir. Hüzne bakar her yanı…”

”Acının çağırdığı kelimeler, acının çağırdığı kadınlar kadar kadar sahicidir.

”Oysa kadınlar neden sorusundan hoşlanmazlar. Nedensiz davranışlar en çok kadınlara yakışır çünkü.

”İşte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.

”Cevaplar için sürekli başkalarının yardımına ihtiyaç duyuyordum,oysa kafamda o kadar çok soru var ki artık etrafımda kimsecikler olmasa da olurKutsal bir yalnızlığa yürüyorum şimdi.”

”Aşık olmak bir yüze aşina olmaktır. Aşık olmak, bir yüze yansıyan bir hissi en ince ayrıntısına kadar hissedebilmektir...”

”Gözlerim biraz karanlık…Gözlerim biraz yorgun. İçinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…”

”Oldukça sıkıntı verici bir gündü. Akrep ve yelkovan uyuşturucu almışlar da saat kadranının ortasında kendinden geçmiş gibiydiler.

”Gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum. Şiir kalsın istersen, sadece otursak. Oturmasan da olur benimle, sa­dece ellerimi tut. Ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak, güzüme bak ama Anna, yüzüme bak. Gözlerime bak, gözlerimin içine bak.

”Ezber cümlelerin , ezber duyguların içinde aktığını varsayarken , gerçekte sevgilinin kalbine dokunmak gerektiğini unutuyor insan.  Oysa aşk , masa üstündeki kurmalı saattir. Gözlerine bakmayı , ellerine dokunmayı gerektirir.”

”O adam bizim şehrimize de gelse.

”Ne garip, insan doğruların ne kadar farkında olursa olsun kendisini kandırabilme gücünü asla yitirmiyor.

”Hayatımda onun kadar güzel gülen birine rastlamadım. O gülerken, bir kardelen daha açıyordu yeryüzünde. O gülerken, salıncaklar gökyüzüne salınıyordu. O gülerken, her şey güzelleşiyordu bizim gözümüzde.”

”Ne olduğu, nereden geldiği çok önemli değil. Sadece umudu hatırlatacak bir şey… Bir göz kırpması uzunluğunda bile olsa, umut...”

”Sen sen oldun. Ben ben oldum. Ne sen umdun. Ne ben umdum…”

”Gidelim buradan. Senin masumiyetini, bilgelik zamanlarından kalma sırları, dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim. Hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim. Ölelim diyecektim az kalsın. Ölmeyelim. Hiç ölmeyelim Anna.

”Alelacele koşarken birbirine bir şeyler söylemeye çalışan insanlar gibiyiz.”

”Hepimiz güvenceyi biriktirdiklerimizde ararken o ölümün ansızın gelişinin biriktirmeyi nasıl gülünç bir duruma soktuğunu anlatıyordu hal lisanıyla. Ölüm bu biriktirdiklerini beklemez diyordu kanaatkar bir edayla.”

”İnsan bazen karmakarışıktır.

”Bir adım sonrasında toprağın ayaklarının altından kayıp gideceğini düşünmek gibi bir his bu. Her adımı boşluğa atmak gibi.

”Yüzlerine bakıldığında başka topraklara, başka zamanlara, başka göklere, başka öykülere ait olduğunu hissettiğiniz adamlar tanıdınız mı?”

”Bir yoksulun yüzüne bakan insanda,küçücük bir vicdan kıpırtısı bile varsa,o yoksula yardım etmek ihtiyacı doğar.Oysa bir markete herhangi bir şirkete girdiğinizde insanlarla değil,soyut bir kurum kimliğiyle muhatap olursunuz.

”Aşkı ve öfkeyi söylemediğinde insanın konuşmaya dair hevesleri de bir bir yok oluyor. Susuyorsun.

”Bir insana hiç söylenmemesi gereken şeyleri söyleyivermek,hiç bulunmamam gereken yerlere zamansızca damlayıvermek, evden çıkmamam gereken vakitlerde sokağa atlayıvermek, yaklaşmamam gereken insanların burnunun dibinde bitivermek gibi maharetlerim var.

”Onuda öbür gün düşünürüz. Biriktirmenin ne anlamı var? Deli gibi didinip durmanın faydası yok. Ölüm var ölüm! Bana bak bazıları ölmeyi istese de beceremezler, sakın unutma bunu.

”İnsanın annesinin ölümü zaten hayatın anlatım bozukluğu.

”İnsan bazen doğru kelimeleri, doğru cümleleri bulabildiğini zannediyor, henüz yaşanmamış anlara ilişkin. Oysa yaşanan an kendi sözlerini dayatıveriyor insana. Ağzınızı kitleyip, hiçbir planlanmış söze fırsat bırakmıyor.”

”Fakirin mekanında misafirin verdiği nimettir rahatsızlık değil.

”Ölüme gözyaşı Dökmenin derecesi, ölümün Kendi benliğine yakınlaşma derecesi kadardır. Bu yüzden en çok kendi benliğimize yaklaşan varlıkların ölümüne ağlıyor insan.

”Farkediyorum ki insanın kurguladığı hayat hep yarım kalıyor. Yerli yerine oturmayan, iğreti duran çok şey var.”

”Karanlığa meydan okuyan bir mum alevi, rüzgâra boyun eğmeye başladı.

”Susuyor olmam, acı çekmediğim anlamına gelmez...”

”Gözlerine bant çekiliyor zavallı çocukların, kızların, kadınların. Hüzün en çok gözlerde. Gazetelerde hep gözler gizleniyor. Acı en çok gözlere siniyor. Utanç en iyi gözlerden okunuyor. Gözler hayatı tefsir ediyor. Hayat gözlerden kendini ele veriyor.

”Anne ben aşık oldum , aşk oldum , aşktan oldum.Bir parça nefes alabilseydim eğer vazgeçerdim.

”Gördüğümüz her şeyi anlayıp yorumlamak iflahımızı kesiyor hayat botunca. O çok övündüğümüz zekamız bizi yalnız ve huzursuz varlıklar haline getirmekten başka işe yaramıyor.

”İnsanın en iyi gizleme yolu, gizlemek istediği şeyin çok yakınında gezinmesi ve kalabalık cümleler kurmasıdır.

”Elimi tut. Elimi tutmazsan ben on yaşıma düşerim. Bunun için tut elimi. On yaşıma, çocukluğumun karanlıklarına, uykudan başımın yana devrilmesine düşmeyeyim diye.

”Derdi olanın , cümlesini tamamlamaya nefesi yetmez.

”Cüretkâr olmazsa insan, gerçek asla kendini ele vermez.

”Bütün bunlar bir tarafa, önemli bir şey var ki ne kadar eskide kalmış olursa olsun birçok şeyi unutmuyorum. Bana acı veren şeyler de olsa unutmuyorum. Kafamda sürekli milyonlarda şey dolaşıyor.

”Sınırlar yürümesini bilmeyenler içindir.

”Konuştuğum çoğu şeyi iş olsun diye konuşuyorum. Başka yerlerdeyim aslında. Paramparçayım. İyi değilim. Hiçbir şeyim olmadığını söylerken doğru söylemiyorum.

”Sen yürüyeceksin ve beklenmedik şeylere  hazır olmanın çarelerini arayacaksın. İyi de... Bir şey beklenmiyorsa ona hazırlıklı olmak nasıl olacak?”

”İnsanın beş dakika içinde ölme ihtimali olsa da, o süre içinde mutlu olmayı sürdürebilir.Yeter ki hiç bilmesin öleceğini!”

”Biz her şeye esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, hep esirgeyen ve hep bağışlayan Rabbin adıyla başlayan adamlardanız Anna.

”Bazı insanlar yaşadıkları zaman diliminde yapıştırma dururlar.

”Hakikat gösterişe gerek duymaz. Sükunetli olmalısın. Bağırmadan, öfkelenmeden hakikati sahip Olduğunca diğerleri ile paylaşmalısın. Tamamını kendine saklamaya çalışırsan ruhunu aşındırıcak kadar ağırlaşır.

”Bir sevgili gittiğinde ona baktığınız gözlerinizi de alıp gitmiştir. Bir sevgili gittiğinde, altında onunla dolaştığınız gökyüzünü de alıp gitmiştir. İnsan, kaybettikleriyle insandır...”

”Şanzelize düğün salonu post modern arabesk, sufi, popüler bir roman. Modern çağda acı çeken bir bir adamın intihar tadında konuları işlediği, Onur Ünlü filmleri tadında bir örgüsü olan bir roman. Romanın bütün kahramanları acı çekmektedir. Romanı okuyan ve kalp taşıyan her insan da okuma acısı çekmektedir.”

”İnsan kendi yerine yaşar kendi yerine ölür oğlum.Yüzünü kalbine dön.Yalancı bir peygambere inanmaktan daha kötüsü, bir peygambere yalandan inanmaktır.

”İnsan hayatın bir yerlerinde ölüyor aslında. Ruhuyla arasına yaşamak kadar uzun bir mesafe giriyor. Ölüyor insan ve yeniden diriliyor. Umut etmek için diriliyor, başlayabilmek için diriliyor, doğru dürüst bir tek cümle kurabilmek için diriliyor işte. Sonra.. Sonrası karanlık.

”Anlamak acıtıcı bir şeydir. Anladığınız anda geri dönemezsiniz hiçbir şeyden...”

”Bir masalın kabusa bu kadar yakın olabileceği hiç aklıma gelmezdi...”

”Sabah demek içinde hiç olmazsa küçücük bir umut barındıran zaman demektir.

”Hepsiyle tek tek konuşuyorum, kavga ediyorum, bazılarına saldırıyorum, kiminden kaçıyorum. Ama hepsiyle bir şekilde karşı karşıya geliyorum. Bazıları, üzeri kabuk bağlamış yaralar gibi.

”Yolculuk güzel bir yalnızlıktır. Sadece sana ait olan, kimsenin elinden alamayacağı bir zaman parçası.

”Üniversiteyi bitireli henüz çok fazla zaman geçmemişti. Bir önceki akşam doğum günümü tek kişilik kalabalık bir katılımla kutladım. Yalnız başıma! Zihnimin kalabalıklığını hesaba katarsak fena sayılmazdı.

”Gece vakti huzura ulaşamamak insanı öldüren bir şeydir. Herkes uyuyor ve sen bir şey arıyorsun.

”Ölümcül hastalıkların istatistiklerinde bir sayısal veri olabileceğim düşüncesi bana çok uzaktı...”

”Kapıda birikmiş kötülük , çok içerilerde bir yerde sakladığım küçük masumiyetlerimi istiyor.

”Tam da o zamanlarda öğrendim ki; insan denilen varlığın alışamayacağı hiçbir durum, hiçbir olay yok yeryüzünde

”Serseri yürüyüşlere bırakırsınız bazen kendinizi. Ahenkli adımlarla başlar kaçışlarınız.

”Aslında yazı da aşk da aynı şeyini tehdit ediyor insanın: özgürlüğünü.

”Kapı vuruşlarından ölebilir mi bir insan? Ölebilir belki. Kapıya vuranlar aynı zamanda sizin yorgun kalbinize de vuruyorsa, göğüs kafesiniz paramparça olur ve kırık kaburgalarınız bir süre sonra aşırı baskıdan dolayı yavaş yavaş, acıtarak iç organlarınıza saplanırlar. Bu da ağır bir iç kanamaya sebep olabilir. Kapıyı açmazsanız ölürsünüz. Bazen açtığınızda da!

”Şiddetin aşktan daha çok kavramla anlatılabildiği bir ülkede insanlar öfkenin her türlüsüne uygun aptalca kararlar alabildiği halde aşk için bunu yapamıyorlar. Çünkü şiddet hakkında söyleyebildikleri , aşk hakkında söyleyebildiklerinden daha fazla. Çünkü bir kadını anlayabilmekten acizken , akılları her türlü siyasal ve ekonomik teoremlere yeterince eriyor.

”Zaten öylesine büyük bir gürültünün içine hapsolduk ki, anlatabilmeyi başardığınız birkaç şey de gürültünün içinde kaybolup gidiyor. Alelacele koşarken birbirine bir şeyler söylemeye çalışan insanlar gibiyiz.

”Bazen düşünüyorum da hayatım boyunca söylemeyip de vazgeçtiğim şeyleri söyleseydim ne değişirdi acaba? Hayatın akışında ne kadar farklılıkla karşılaşırdım? Yoksa kader dediğimiz şey o anda yaptığımız anlık, küçük tercih midir?

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir