Yılmaz Odabaşı Sözleri Sayfamızda ünlü Türk yazar, şair ve gazeteci Yılmaz Odabaşı’nın en güzel sözlerini sizler için hazırladık. Sayfamızdaki Yılmaz Odabaşı aşk sözlerini ve şiirlerinden alıntıları facebook ve twitter ile paylaşıp whasapp ile de gönderebilirsiniz.

Yılmaz Odabaşı Sözleri

Kısa bir öyküdür hayat, uğruna upuzun acılar çektiğimiz.

Umuttan umudu kesmemek istiyorum; çünkü hala hayatın düşlere borcu var.

Her ömür kendi gençliğinden vurulur.

Ve ant olsun ki hiçbir kurşun, hiçbir çelik, hiçbir toprak ve hiçbir vatan daha kutsal değildir insandan!

Kimse bilmez be canım, “bir yara bir ömrü nasıl kanatır.

Herkes arar pembesini. Oysa kendinden ötesi yoktur; kimse sevmez yalnızlıkta gölgesini.

Konuşsam sessizlik, gitsem ayrılık.

Deli sormuş deliye, aşk nedir diye? Deli gülmüş deliye, Ben niye delirdim diye.

Herkesin biraz “faili” olduğu “meçhuI” bir cinayetim şimdi.

Ve ben gittim yüreğimde kan gülleri, Siz de o aşkın teninde dinamit sayın beni!

Boşuna çırpınma gökyüzü: Yurdum kadar ağlayamazsın.

Oysa ölünecek bir şey yokmuş gidince sen, yaşanacak bir şey olmadığı kadar.

Biz şimdi ölsek; en fazla kahvede çaylar soğur.

Siz orada kalabalık ve kabarık kalın, sağ olun, yalnızlık iyi, yalnızlık iyi.

Ses hoyrat sevinç yılgın şakaklarım sonbahar.

Herkes kırılamaz, ipince bir dal olmak gerekir kırılmak için, ama dünya kütüklerin.

Herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim bir de kimsesizliği.

Yaşam yanıltmanın, insanlar yanılmanın ustası oldukça yine yeni sozlersitesi.com düşler deniyor ve deneniyorlar.

Herkes bilir gitmesini. Bir zaman öğrenirsin gideni sırtından öpmesini.

Ya kederiydik kendimizin, ya bir halkın kaderi; ya şakağı ya şafağı bir halkın namIular çarmıhında!

Böyle geçip giderken uzun zamanlar, Kimleri unuttuk kimler kalanlar?

Ben seni hep ayrılıkla anmışım titreyen ellerimle günlerin buğusuna adını. Hep adını yazmışım.

Seni bana uzak kılan bu ıssız ve derin uçurumlar. Uçurumlar utansın!

Yalnızlığımda seni büyüttükçe kalabalıklaşacağım; Sen kendi kalabalığında hep yalnız olacaksın.

Böyle geçip giderken uzun zamanlar, kimleri unuttuk kimler kalanlar?

Hep bir çağlayan gibi senin sevdana aktım; sen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın.

Bazen anılara en çok yakışan elbise, birkaç damla gözyaşıdır, unutma.

Yıllar geçer, İdris’lerin kalplerindeki çocuklar daha ölüdür; düşleri hâIâ terasta, İdris’ler ise zemin katta kiracı oturur.

Kanmadım aynalara sana kandığım kadar, içimde bir boşluk sana yandığım kadar.

Eski bir aşk, yeni bir ayrılıktır her zaman. Bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır; kimse sozlersitesi.com bilmez be canım bir yara bir ömrü nasıl kanatır.

Öyle bir serüven ki hayat; Karanlıkta polyanna’lar, ışıklarda palyaçolar dolaşır.

Sen bir şeyler bilsen bildiğinden ben çıkarım. ÇocukIuğuma dokunsan öksüz çıkarım. Halkımı tanısan yurtsuz çıkarım.

Gittiğin yer bir yağmur damlası kadar yakın, gittiğin yer bir uçurum kadar uzak.

Bir insana; “ya benimle olur musun ?” denir, “ya da benimle ölür müsün ?” İşte iki noktacık değiştirir anlamı.

İstediğin kadar uzağa git! Hep aynı gökyüzünü paylaşacağız.

Yanıldım ve yoruldum vuslatların izinde beyhude kederlerde sözüm kalacak bu dünyadan gidilir  gidilmesine de günlerin yakasında elim kalacak.

Hayat hattında acemi tayfalardık. Ne avunduk sevinç müsveddeleriyle; aşktan ikmale kaldık.

Ben iki şeyin apansız geldiğine inanırım: Aşk ve ölüm. İkisi de geldiğinde git diyemezsiniz. İkisinin de önemi ve büyüklüğü, belki de geldiklerinde git diyemediğimiz içindir.

İyi ki bu düştesin, her sabah ışıyan güneştesin, iyi ki yoksuluz bulutlar gibi, soğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi.

Aşkın kavgasını veremeyenler, hiçbir şeyin kavgasını veremezler! Aşkın özgürlüğünü yaşayan ve yaşatmayanlar ise, hiçbir özgürlüğü hak edemezler!

Gitti. Kanatları yüreğimdeydi kalan, elimde minyatür bir kuş şimdi. Yitirdim o aşkın kimliğini hükümsüzdür.

Önce sesini, sonra yankısını çaldırdın şu beton ormanında. Kal orda! Artık hiçbir şeyden kurtulamazsın. Islanmışsın bir kere oğlum, yaş gününde kuruyamazsın.

YasIı bir kışa rehin düşse de günler, kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt; o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın.

Artık bu ayrılıklardan kalbim usandı Bir gökyüzü, bir duvar, bir resmin kaldı Oysa dünya ne geniş, koğuşum dardı Bıraksalar martılarla randevum vardı.

Sokakların gün batınca neden boşaldığını ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum. Konuşsam sessizlik gitsem ayrılık.

Gözlerini siI ve bu sevda kadar koyu bir çay tutuştur ellerime. Yok, gitme! Gitme, sen gidince sevmek yüreğimde düğümleniyor. ÖzIemeyi yutkunuyorum.

Ne ses ne nefes ne de bu rüzgâr bağışlar seni simsiyah gecelerde budanırken ah ömrüm dönüp sırtını giderken kimler karşılar seni?

Keşke yalnızlığım kadar yanımda olsaydın Keşke yalnızlığımla paylaştığımı seninle paylaşsaydım Keşke senin adın yalnızlık olsaydı Ve ben hep yalnız kalsaydım.

Demiştim, gidip geniş bir bulut alalım. Çünkü yarın, gökyüzü üzerimde hep dikdörtgen kalacak. Yarın kalbimin ormanına küller yağacak.

Yitirdiğin her şeyde, kazandığın bir şey vardır, Kazandığın her şeyde biraz yitirdiklerin. Hayat karşına nasıl çıkarsa çıksın, vazgeçme Ve unutma: Senin hayallerin olmazsa, Başka birinin hayali olamazsın asla.

Bu yüzden uğruna çok öldüğüm sabahlar, yaralıdır. Gençliğim darmadağın bir ilkyaz tufanıdır. Bu sevdayı kurda kuşa yedirtmem!

Evlerin çatıları, kapıları ve perdeleri, sevinçleri, coşkuları olduğu kadar acıları ve yoksuIlukları da örtüyor. O örtülü kapıların, perdelerin ardında herkes kendi cennetini ya da kıyametini yaşıyor.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir