A Harfi İle Başlayan Sözler ve Kısa Anlamlarına sayfamızdan ulaşabiir ve sosyal medya hesaplarınızdan sevdiklerinizle ücretsiz bir şekilde paylaşabilirsiniz.
A Harfi İle Başlayan Atasözleri
Aba altında er yatar. : Giyim kuşam kişiliğe ölçü olamaz.
Aba vakti yaba, yaba vakti aba. : Gereksinimler vaktinden önce ve ucuz olduğu zaman karşılanmalıdır.
Abanın kadri yağmurda bilinir. : Bir şeyin gerçek değeri, ancak ona çok ihtiyaç duyulduğu zaman iyi anlaşılır.
Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır. : Görmemiş kişi, rastlantı sonucu layık olmadığı bir duruma kavuşursa bu durum kendisinin hakkıymış gibi aptalca böbürlenir.
Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz. : Bir kimse sevdiği işi sürekli olarak yapmaktan bıkmaz.
Abdal tekkede, hacı mekke?de bulunur. : Herkes kendisine yakışan ve uğraştığı işle ilgili olan yerdedir.
Abdala ?kar yağıyor? demişler, ?titremeye hazırım (durmuşum)? demiş. : Varlıklılar için sıkıntı olabilecek bir durum, yoksullar için söz konusu bile olmaz.
Abdala malum olur. : Bir şeyin olacağını önceden sezen kimseler için söylenen bir söz.
Abdalın dostluğu köy görününceye kadar. : Çıkarı dolayısıyla yakınlık gösteren kimse, işini yürütecek başkalarını bulduğunda sizinle ilgisini keser.
Abdalın karnı doyunca gözü pabucundadır (yolda olur). : Çıkarına düşkün kimselerin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır.
Abdalın yağı çok olursa gâh borusuna çalar, gâh gerisine. : Varlıklı ama akılsız ve hesapsız kişi malını gereksiz yerlere harcar, telef eder.
Abdestsiz sofuya namaz mı dayanır. : Kurallara, koşullara uyulmadıktan sonra bir sürü iş yapılabilir sozlersitesi.com.
Acele ile menzil alınmaz. : Acele etmekle daha çabuk sonuç alınır sanılmamalıdır.
Acele ile yürüyen yolda kalır. : İş yaparken acele eden şaşırır, işini bitiremez.
Acele işe şeytan karışır. : Düşünüp taşınmadan ivedi olarak yapılan işten iyi sonuç alınamaz.
Acele işin sonu pişmanlık. : Acele ederek yaptığımız işten istediğimiz sonucu alamayabiliriz.
Acemi katır kapı önünde yük indirir. : Beceriksiz ve anlayışsız kişi kendisine yaptırılan işi en önemli yerinde bırakır.
Acemi nalbant gâvur eşeğinde öğrenir. : Mesleğinde ustalığa erişmemiş kimse, ilk denemelerini gözden çıkarılabilecek malzeme üzerinde yapar.
Acı (kötü) söz insanı (adamı) dinden çıkarır, tatlı söz yılanı inden çıkarır. : Gönül alıcı, okşayıcı sözlerle karşımızdakinin inadı yenilebilir.
Acı acıyı keser, su sancıyı. : Bir güçlüğü yenmek için başka bir güç yola başvurulmalıdır.
Acı patlıcanı kırağı çalmaz. : Herhangi bir duruma alışkın olan kimseyi benzer kötü durumlar etkilemez.
Acıkan doymam sanır, susayan kanmam sanır. : Bir şeyi uzun süre elde edemeyen kimse, daha sonra o şeyden ne kadar çok edinirse edinsin yine kendisine yetmeyeceği kanısında bulunur.
Acıkan ne olsa yer, acıyan ne olsa söyler. : Geçim sıkıntısı içinde bulunan kişi geçinebilmek için her yolu dener, her işi yapar, canı yanan kişi de sonunu düşünmeden ağzına geleni söyler.
Acıkan ne yemez, acıyan ne demez. : Geçim sıkıntısı içinde bulunan kişi geçinebilmek için her yolu dener, her işi yapar, canı yanan kişi de sonunu düşünmeden ağzına geleni söyler.
Acıkanın yanağından, susayanın dudağından belli olur. : Bir insanın ne durumda olduğu yüzünden anlaşılır.
Acıklı başta akıl olmaz. : Büyük sıkıntılar içinde bulunanlar mantık dışı işler yapabilirler.
Acıkmış kudurmuştan beterdir. : Uzun süre bir nesnenin yokluğunu çeken kimse, onu gördüğünde büyük bir istekle ona saldırır.
Acından kimse ölmemiş. : Kişi yoksul olabilir, işsiz ve parasız kalabilir ama aç kalmaz, mutlaka bir geçim yolu bulur.
Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur. : Koruduğunuz kimsenin sürekli acınmasına izin verirseniz arsız olur, emeğinin karşılığını tam olarak vermediğiniz kişi de hırsız olur.
Acıyan uyumuş, acıkan uyumamış. : İnsan sıkıntıya katlanır da açlığa katlanamaz.
Aç aç ile yatınca arada dilenci doğar. : Karı koca yoksul olursa bunların çocukları da yoksul olur.
Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez. : Aç hiçbir mazeretle susturulamaz, çocuk da istediği şeyi hemen elde etmek ister.
Aç aslandan tok domuz yeğdir. : Soysuz olup para kazanan, soylu olup da para kazanmayandan üstündür.
Aç at yol almaz, aç it av almaz. : İş gördürdüğünüz kimselerin haklarını tam olarak vermezseniz kendilerinden yararlanamazsınız.
Aç ayı oynamaz. : Kendisinden iş beklenilen kimseden emeğinin karşılığı esirgenmemelidir.
Aç domuz darıdan çıkmaz. : Kötü yaradılışlı aç olan kimse kime, neye zarar verdiğini düşünmeden sadece karnını doyurmaya bakar.
Aç doymam, tok acıkmam sanır. : Aç insan elde ettiğinden çoğunu ister, varlıklı insan ise daha fazlasını ister.
Aç elini kora sokar. : Aç insan, geçimini sağlamak için kendisini her türlü tehlikeye atar.
Aç esner, âşık gerinir. : Herkes içinde bulunduğu koşula göre davranır.
Aç gezmektense tok ölmek yeğdir. : Yoksulluk ölümden de beterdir.
Aç gözünü, açarlar gözünü. : Yaptığın işlerde uyanık davranmazsan çok kötü durumlarla karşılaşır, gözünü dört açmak zorunda kalırsın.
Aç ile dost olayım diyen peşin karnını doyursun. : Yakınlık kurduğumuz kimsenin sağlama olanağı bulunmayan şeyi, ondan beklemeden kendimiz elde etmeye çalışmalıyız.
Aç ile eceli gelen söyleşir. : Açın gözü hiçbir şeyi görmez, karnını doyurabilmek için kendisine güçlük çıkaran bir kimseyi öldürebilir.
Aç it fırın duvarını deler. : Aç kimse karnını doyurmak için önüne çıkan engellerin tamamını aşar ve isteğini elde eder.
Aç kalmak, borçlu olmaktan iyidir. : Sözünün eri olana, borcunu ödeyememek aç kalmaktan daha ağır gelir.
Aç köpek fırın deler. : Aç kimse karnını doyurmak için önüne çıkan engellerin tamamını aşar ve isteğini elde eder.
Aç kurt aslana saldırır. : Aç kimse karnını doyurmak için gerekirse ölümü göze alır.
Aç kurt yavrusunu yer. : Açın gözü kararmıştır, karnını doyurmak için ölümü bile göze alarak kendisinden kat kat güçlü olan yaratıklarla boğuşur.
Aç mezarı yoktur. : Kişi yoksul olabilir, işsiz ve parasız kalabilir ama aç kalmaz, mutlaka bir geçim yolu bulur.
Aç ne yemez, tok ne demez. : Yoksul kimse eline geçen şeyin iyisine kötüsüne bakmaz, varlıklı kişi ise en güzel şeylerde bile kusur bulur.
Aç ölmez gözü kararır, susuz ölmez benzi sararır. : Yoksulluk insanı öldürmez ama türlü türlü üzüntü ve sıkıntı içinde yıpratır.
Aç tavuk kendini arpa (buğday) ambarında sanır. : İnsanlar, yokluğunu, yoksulluğunu çektikleri şeyler için olmayacak hayaller, düşler kurar.
Aç tokun gözüne bakmakla doymaz. : Yoksul insanla ilgilenmek ancak ona yardım etmekle olur.
Aç yanında sarpın kurcalanmaz. : Bir kimsenin yanında, onun çok duyarlı olduğu konuya değinmemek gerekir.
Aç yanından kaç. : Aç insan tehlikelidir.
Aç yeri başka, acı yeri başka. : İnsanın yüreği ne denli acıyla dolu olsa da yemek yemeyi ister.
Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış. : 1) aç olan kimse, kendisine ne kadar rahatlık sağlanırsa sağlansın, dinlendirilemez. 2) bir şeye ihtiyaç duyan kimse, ancak onun giderilmesiyle rahata kavuşturulabilir.
Açık ağız aç kalmaz. : İsteklerini uygun bir biçimde söylemesini bilen kimse, onları önünde sonunda elde eder.
Açık g*te herkes tükürür. : Utanç verici, iğrendirici davranışları herkes ayıplar, tiksinti ile karşılar.
Açık kaba it değer (siyer). : Gizli kalması gereken şeyler herkese söylenirse bundan büyük zararlar doğar.
Açık yaraya tuz ekilmez. : Acısı henüz taze olan bir kimsenin üzüntüsü, birtakım söz ve davranışlarla artırılmamalıdır.
Açılan solar, ağlayan güler. : Hiçbir durum olduğu gibi kalmaz, gün gelir tersine döner.
Açın gözü ekmek teknesinde olur. : Kişinin tek düşüncesi, yaşaması için gerekli olan şeyi elde etmektir.
Açın imanı olmaz. : Aç olan kimseden her türlü kötülük beklenebilir.
Açın karnı doyar, gözü doymaz. : Tutkulu olduğu konuda insan doyumsuzdur, yetinmek bilmez.
Açın koynunda (karnında) ekmek durmaz (eğleşmez). : Kazancı yetmeyen kişi, eline geçeni hemen harcar, yarını için bir şey saklayamaz.
Açın kursağına çörek dayanmaz. : Yoksulluk içinde bulunan kimsenin bir eksiği giderilse başka bir eksiği kendini gösterir.
Açın uykusu gelmez. : 1) aç olan kimse, kendisine ne kadar rahatlık sağlanırsa sağlansın, dinlendirilemez. 2) bir şeye ihtiyaç duyan kimse, ancak onun giderilmesiyle rahata kavuşturulabilir.
Açlık ile tokluğun arası yarım yufka. : Yoksul olan buna üzülmemelidir, küçücük bir şey bile en büyük ihtiyacı gidermeye yeter.
Açma sırrını dostuna, dostunun dostu vardır o da söyler dostuna. : Bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir.
Açtı ağzını, yumdu gözünü. : Öfkelenerek veya kızarak ağır sözler söyledi.
Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü. : Kendin hakkındaki kötü düşüncelerimi veya bildiklerimi bana söyletme.
Ada bana, adayım sana. : Sen bir kimse için fedakârlıkta bulunursan o da senin için fedakârlıkta bulunur.
Adam adama (gene, her zaman) gerek olur. : İnsanların birbirlerine her zaman gereksinimleri olur.
Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil. : Konuğumuzdan veya yanımıza bir iş için gelen kimseden yüksünmemeliyiz çünkü onlar yanımızda sürekli olarak kalmazlar.
Adam adamdan korkmaz, utanır. : İnsanları ahlaklı davranmaya iten korku değil, küçük görülme duygusudur.
Adam adamdır olmasa da pulu, eşek eşektir atlastan olsa çulu. : İnsanın değeri zengin olmakla artmaz, asıl olan insanlığıdır.
Adam adamı bir kere aldatır. : Bir kimse başka bir kimseyi ancak bir kez aldatabilir, diğeri bir daha aldatmasına izin vermez.
Adam olacak çocuk bokundan belli olur. : Bir kimsenin yeni başladığı işte usta olup olamayacağı ilk davranışlarından anlaşılır.
Adam olana bir söz yeter. : Anlayışlı olan kimse için bir şeyin bir kez söylenmesi yeterli olur.
Adamak kolay, ödemek zordur. : Söz vermek kolaydır ancak o sözü yerine getirmek zordur.
Adamakla mal tükenmez. : Yardım sözle değil, gerçekten fedakârlık yapılarak gerçekleştirilir.
Adamın (kimsenin) adı çıkmadansa canı çıkması (yeğdir). : İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.
Adamın adı çıkacağına canı çıksın. : İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.
Adamın iyisi işbaşında (alışverişte) belli olur. : Bir kişinin iyi ve becerikli olduğu yaptığı işlerden anlaşılır.
Adamın kötüsü olmaz, meğer züğürt ola. : Toplum içinde herkesin bir değeri vardır ancak züğürtlere değer verilmez.
Adamın yere bakanından, suyun yavaş akanından kork. : Duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan sessiz insan yavaş akan derin su gibi tehlikelidir.
Adamlık sen de kalsın. : 1) karşı taraf iyilik bilmese de sen yine iyilik et 2) bu işi nasıl olsa sana yaptıracaklar, bari kendiliğinden yap da onurunu koru.
Ağa borç eder, uşak harç. : Ağa para sıkıntısı içinde olup borç etse de uşak, bunu anlamaz ve bol harcamayı sürdürür.
Ağaca balta vurmuşlar ?sapı bedenimden? demiş. : İnsana en yakını bile kötülük edebilir.
Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur. : Çocuklar ana ve babalarından öğrendiklerini yapmaya özenirler.
Ağaca çıksa pabucu yerde kalmaz. : Davranışlarına engel olacak hiçbir takıntısı yok.
Ağaca dayanma kurur, adama (insana) dayanma ölür. : İnsan yapacağı işte başkalarına değil, kendine güvenmelidir.
Ağacı kurt, insanı dert yer. : Kurt ağacı nasıl içten içe kemirirse dert de insanı içten içe yer bitirir.
Ağacın kurdu içinde olur. : Bir topluluğu çökertecek olan şey yine kendi içinden çıkar.
Ağacın meyvesi olunca, başını aşağı salar. : Yararlı eserler veren, bilgi ve erdemle donanmış kimse alçak gönüllü olur.
Ağaç kökünden yıkılır. : Bir düzen, ayrıntıların değişmesiyle değil temelin bozulmasıyla yıkılır.
Ağaç ne kadar uzasa göğe ermez. : İnsan ne kadar yükselirse yükselsin bir yerde durur.
Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer. : Güzel insanlar her yerde ilgi çekerler, her zaman onların sözü kabul edilir.
Ağaç yaprağıyla gürler (güzeldir). : İnsan önemli işleri akrabası, yakınları, yandaşlarından güç alarak daha kolay yapar.
Ağaç yaş (fidan) iken eğilir. : İnsanlar küçük yaşta kolay eğitilir.
Ağaç yeşert meyve getirsin, oğlan büyüt ekmek getirsin. : Erkek evlat meyve veren ağaç gibidir, günü gelince evin geçim yükünü hafifletir.
Ağaçtan maşa olmaz. : Yeteneksiz, beceriksiz kimse önemli işlerde kullanılamaz.
Ağaçtan maşa, abdaldan paşa olmaz. : Yeteneksiz, beceriksiz kimse önemli işlerde kullanılamaz.
Ağalık (beylik) vermekle, yiğitlik vurmakla. : Sözü geçer bir adam olmak istersen herkese yardımda bulunacaksın, yiğit adam olmak için de savaşta da barışta da vurucu, kırıcı olacaksın.
Ağanın alnı terlemezse ırgadın burnu kanamaz. : İşveren işçisi ile birlikte çalışmazsa işçi işe var gücüyle sarılmaz.
Ağanın eli tutulmaz. : Zengin olarak düşünülen kişiden anılmaya değer bir bağış beklenir.
Ağanın gözü ata tımardır. : İş sahipleri denetimlerini sürekli yaparlarsa işler yolunda gider.
Ağanın gözü öküzü (ineği) semiz eder. : Ana babalar çocuklarına, mal sahipleri de mallarına iyi bakarlarsa iyi sonuçlar alınır.
Ağanın gözü, yiğidin sözü. : Çalışanlarını gereği gibi yöneten ve çalıştıran kişi iyi bir yöneticidir, sözünün eri olan kimse de yiğittir.
Ağanın malı çıkar, uşağın canı. : Bir afeti önlemek için işveren malını, işçi de canını feda eder.
Ağaran baş, ağlayan göz gizlenmez. : Belirtileri meydanda olan yaşlılık ve izleri ortada duran üzüntü ne yapılsa gizlenemez.
Ağası güçlü olanın kulu asi olur. : Dişli birine dayanan, güvenen kişi herkese kafa tutar, kabadayıca davranır.
Ağası güçlü olanın, kulu suçlu olur. : Kuvvetli kimselerin suçları yanındakilere yüklenir.
Ağası yiğit olanın etbaı sarhoş gezer. : Dişli birine dayanan, güvenen kişi herkese kafa tutar, kabadayıca davranır.
Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter. : Tanrı her yarattığının rızkını verir.
Ağır ağır demeli, çabuk çabuk yemeli. : Yemeği çabuk yemelisin, dediğinin anlaşılabilmesi için de sözleri tane tane ve yavaş yavaş söylemelisin.
Ağır basar yeğni kalkar. : Ağırbaşlı olan, herkesten saygı görür, ağırbaşlı olmayana ise kimse değer vermez.
Ağır git ki yol alasın. : Bir işte başarılı olmak isteyen kimse, ağır ağır ama güvenilir adımlarla yürümelidir.
Ağır kazan geç kaynar. : 1) kalın kafalı insan bir konuyu zor anlar 2) tembel olan işi geç yapar.
Ağır ol da molla desinler. : Ağırbaşlı davranan itibarlı olur.
Ağır ol, batman gel. : Ağırbaşlı ol ki el üstünde tutulasın.
Ağır otur ki bey (ağa, molla) desinler. : Ağırbaşlı ol ki büyüğümüz diye sana saygı göstersinler.
Ağır taş batman döver. : Ağırbaşlı insan kimsenin oyuncağı olmaz, onu yıpratmaya kimsenin gücü yetmez.
Ağır taş yerinden oynamaz. : Ağırbaşlı insan kimsenin oyuncağı olmaz, onu yıpratmaya kimsenin gücü yetmez.
Ağır yongayı yel kaldırmaz. : Ağırbaşlı kimseye ufak tefek olaylar etki edemez, zarar veremez.
Ağız yemese, yüz utanmaz. : Armağan alan, armağanı verenin isteğini yerine getirmemeye çekinir ve mutlaka yapmaya çalışır.
Ağız yer, yüz utanır. : Armağan alan, armağanı verenin isteğini yerine getirmemeye çekinir ve mutlaka yapmaya çalışır.
Ağızdan burun yakın, kardeşten karın yakın. : İnsanın kendi yararı her şeyden önemlidir.
Ağlama ölü için ağla diri için. : Ölüp giden aslında dünyanın bütün dert ve sıkıntılarından kurtulmuştur onun adına üzülmek yersizdir, esas dünyada kalan ve onun sıkıntısını çekenler için üzülmek gerekir.
Ağlama ölü için, ağla deli için. : Yakınlarından biri ölenin acısı zamanla küllenir ancak bir yakını deli olanın acısı hiçbir zaman dinmez.
Ağlamak para etmez. : Üzülmenin yararı olmaz.
Ağlamakla yâr ele girmez. : Kişi çok sevdiği şeye yalnızca özlemini çekmekle kavuşamaz, onu elde etmenin yollarını bulmalıdır.
Ağlamayan çocuğa meme vermezler. : Hakkını aramasını bilmeyen kimsenin işi görülmez.
Ağlar gözden, sahte sözden kendini sakın. : Kendini acındıranlardan kork.
Ağlarsa anam ağlar, başkası (kalanı) yalan ağlar. : İnsanın sıkıntısını yürekten paylaşan yalnızca annesidir, diğerlerinin üzülmesi yüzeyseldir.
Ağlatan gülmez. : Başkalarına zulmeden kimsenin kötülüğü yerde kalmaz, kendisine döner, o da ağlar.
Ağlayanın malı gülene hayretmez. : Birinden haksız olarak alınan mal, alana yarar sağlamaz.
Ağlayıp da gözden mi olayım?. : Meseleyi büyütüp sıkıntıya girmek gereksiz.
Ağrılardan göz ağrısı, her kişinin öz ağrısı. : Herkesi en çok ilgilendiren kendi derdidir.
Ağrısız baş mezarda gerek. : Herkesin bir sıkıntısı vardır, bu sıkıntılar ancak ölümle biter.
Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar. : Yazın çalışan kışın rahat eder.
Ağustosta gölge kovan zemheride karnın ovar. : Elinde fırsat varken geleceğini sağlamaya gayret göstermeyip eğlenceye, keyfe dalan kimse sonunda aç kalır ve perişan olur.
Ağustosta yatanı, zemheride büvelek tutar. : Elinde fırsat varken geleceğini sağlamaya gayret göstermeyip eğlenceye, keyfe dalan kimse sonunda aç kalır ve perişan olur.
Ağustosun yarısı yaz yarısı kıştır. : Ağustos ayının ortalarında yaz sıcakları azalır, serinlik başlar.
Ağzı eğri, gözü şaşı ensesinden belli olur. : Bir kişinin tutum ve davranışları, o kişide birtakım eksiklikler bulunduğunu gösterir.
Ağzına bir zeytin verir, altına (ardına) tulum tutar. : Yaptığı küçük iyiliklere karşılık büyük çıkar bekler.
Ağzına vur, lokmasını al. : Yumuşak huylu kimseye her istenilen kolaylıkla yaptırılabilir.
Ağzından hayır çıkmazsa bari şer söyleme. : Lehte konuşmuyorsun, hiç olmazsa aleyhte de konuşma.
Ağzını açacağına gözünü aç. : Dikkatli ol, uyanık ol.
Ah alan onmaz. : Kötülük ettiği için beddua alan iflah olmaz.
Ah yerde kalmaz. : Kötülük cezasız kalmaz.
Ahbap kusuruna bakan ahbapsız kalır. : Dostların ufak tefek kusurlarına bakmamak gerekir.
Ahlatın iyisini ayılar yer. : Kendilerine yakışmayan güzel bir şeyi eline geçirenler için kullanılan bir söz.
Ahlatın iyisini dağda ayılar yer. : Kendilerine yakışmayan güzel bir şeyi eline geçirenler için kullanılan bir söz.
Ahmağa yüz, abdala söz vermeye gelmez. : Ahmağa gereğinden çok ilgi gösterir, abdala gereğinden çok söz hakkı verirseniz sizi çok uğraştırır.
Ahmak gelin yengeyi halayığı sanır. : Ahmak kimse kendisini koruyup gözeten kişiye hizmetine verilmiş biri gözüyle bakar ve saygısız davranışlarıyla onun gönlünü kırarak hizmetinden yoksun kalır.
Ahmak misafir ev sahibini ağırlar. : Başkalarının görev ve yetkilerine karışmak ahmaklıktır.
Ak akçe kara gün içindir. : Çalışarak kazandığımız para, dar zamanımızda bizi sıkıntıdan kurtarır.
Ak g*t (don, bacak) kara g*t (don, bacak) kara geçit başında (hamamda) belli olur. : Bir iddiadaki doğruluk ancak deney veya sınav sonucunda belli olur.
Ak gün ağartır, kara gün karartır. : Mutlu bir yaşayış kişiyi dinç kılar, mutsuz bir yaşam ise yıpratır.
Ak koyunu gören içi dolu yağ sanır. : Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar.
Ak koyunun kara kuzusu da olur. : İyi bir ailenin çocuğu kötü de olabilir.
Ak köpeğin (itin) pamuk pazarına (pamuğa, pamukçuya) zararı vardır. : Kötü şey, görünüşte iyi şeye benziyorsa iyi şeyin değeri azalır.
Akacak kan damarda durmaz. : Kişi, alın yazısında olanla kesinlikle karşılaşır.
Akan su yosun tutmaz. : Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir, çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.
Akara kokara bakma çuvala girene bak. : İyi, kötü deme mal ve para biriktir.
Akarsu çukurunu kendi kazır. : Bir şeyi yapma isteği ve gücü bulunan kimse, uygun bir çalışma yönü ve alanı bulur.
Akarsu pislik tutmaz. : Bir insan ne kadar çok çalışırsa o kadar kötü düşünceden ve kötülük yapmaktan uzak olur.
Akarsuya inanma, eloğluna dayanma. : Akışı ne kadar yavaş olursa olsun akarsuya girmek tehlikelidir, eloğluna güvenmek de doğru değildir, insanı zarara sokabilir.
Akçe akıl öğretir, don yürüyüş. : İmkânların fazlalığı insanların iyi işler yapmasını kolaylaştırır.
Akı karası geçitte belli olur. : Bir iddiadaki doğruluk ancak deney veya sınav sonucunda belli olur.
Akıl (göz) var, izan (mantık, yakın) var. : 1) herhangi bir şey bilgiye ve mantığa dayalı olarak yapılmalıdır 2) her şey ortadadır.
Akıl adama sermayedir. : Bir kimsenin giriştiği işlerde en büyük yardımcısı aklıdır.
Akıl akıl, gel çengele takıl. : Bir sorunun nasıl çözümleneceğini düşünememe durumunda söylenen bir söz.
Akıl akıldan üstündür. : Bir kimsenin aklına gelmeyen bir çare, başka birinin aklına gelebilir.
Akıl için yol (tarik) birdir. : Doğruyu bulmak için aklın izleyeceği bir tek yol vardır, bu yoldan gidenlerin hepsi aynı sonuca varır.
Akıl kişiye (adama) sermayedir. : Bir kimsenin giriştiği işlerde en büyük yardımcısı aklıdır.
Akıl olmayınca ne yapsın sakal?. : Kişi yaşlandığında olgunlaşmayıp akılsız kalmışsa çocukça işler yapar.
Akıl para ile satılmaz. : Delice iş yapan zenginler bulunduğu gibi akıllıca iş yapan fakirler de vardır.
Akıl yaşta değil, baştadır. : Akıllı olmanın yaşla ilgisi yoktur, bazı küçükler büyüklerden daha akıllı olabilir.
Akıllar gelin olmuş, herkes kendininkini beğenmiş. : İnsan kendi aklını, düşüncesini başkasınınkinden üstün görür.
Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış. : İnsan kendi aklını, düşüncesini başkasınınkinden üstün görür.
Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır. : Akılsız kimse iyi niyetli olsa dahi yaptığı işin ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını hesap edemediğinden dostuna bilmeyerek fenalık edebilir, akıllı düşmanın yapacağı kötülükse akıl yoluyla sezilir ve gereken tedbir alınabilir.
Akıllı düşününceye kadar deli çocuğunu (oğlunu) everir. : Kendilerini akıllı sananlar çok kez akılsız diye tanınanlardan daha az başarı gösterir.
Akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer. : Atak kişi tehlikeyi göze alarak işe girişir ve çabuk sonuç alır.
Akıllı oğlan neyler ata malını, akılsız oğlan neyler ata malını. : Çocuk akıllı ise babasından mal kalsın diye beklemez, malı kendisi kazanır akılsızsa babası ne kadar çok mal bırakırsa bıraksın, değerini bilmez ve onu kısa zamanda bitirir.
Akıllı, sözünü akılsıza söyletir. : Başkası adına konuşmak, insanın başını derde sokar.
Akılsız başın cezasını (zahmetini) ayak çeker. : Bir işte düşüncesizce davranan kişi her türlü olumsuz sonuca katlanır.
Akılsız köpeği (ahmak iti) yol kocatır. : İyice düşünülmeden, tasarlanmadan yapılmaya çalışılan iş sırasında birçok sorun ortaya çıkar ve kolay bir iş bile zorlaşır.
Akın (beyazın) adı (var), karanın (esmerin) tadı (var). : Beyaz tenli olanlar güzel sayılsa da gerçek güzellik ve şirinlik esmerlerdedir.
Akil isen açma sırrın dostuna, çünkü dostun dostu vardır, o da söyler dostuna. : Bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir.
Akla gelmeyen başa gelir. : İnsan ummadığı, düşünmediği şeylerle karşılaşabilir.
Aklı başa yaş getirir. : Deneyim, yıllar içerisinde elde edilir.
Aklın yolu birdir. : İyi düşünüldüğünde ayrı ayrı kimselerce varılacak sonuç hep aynıdır.
Aklına geleni işleme, her ağacı taşlama. : Sonunu düşünmeksizin aklına eseni yapan, herkese sataşan kimse bu davranışının büyük zararlarını görür.
Aklınla rezil olursun, aklınla vezir olursun. : Aklını iyi kullanan saygı görür, kullanmayan kendini küçük düşürür.
Akmasa da damlar. : Çok değilse bile az çok bir gelir veya kazanç sağlar.
Akraba ile ye, iç alışveriş etme. : Alışverişte iki taraf da kendi çıkarını düşündüğünden iki dost arasındaki alışveriş dostluğu bozabilir, bu nedenle de dostluklarını sürdürmek isteyenler birbirleriyle alışverişte bulunmamalıdırlar.
Aksak eşekle yüksek dağa çıkılmaz. : Eksik aletle sağlıklı iş yapılmaz.
Akşam ise yat, sabah ise git. : Geceler uyku, gündüzler iş zamanıdır.
Akşam oldu kon, sabah oldu göç. : Geceler uyku, gündüzler iş zamanıdır.
Akşama karşı gitme, tana karşı yatma. : Yolculuğa gece değil sabah erken çıkılmalıdır.
Akşamın hayrından sabahın şerri iyidir (yeğdir). : İşinizi akşamüzeri veya gece yapmayın, sabaha bırakın çünkü gece iş yapmanın kötü yönleri daha çoktur.
Akşamın işini sabaha (yarına) bırakma. : Bugün yapılması gereken bir işi ertesi güne bırakma.
Al aslan tutar, güç sıçan tutmaz. : Bir kimse zekâsını kullanarak kendisinden güçlü olan yaratığı yenebilir ancak gücünü kullanarak kendisinden daha güçsüz ama zeki olan bir yaratığın üstesinden gelemez.
Al elmaya taş atan çok olur. : Değerli kimselere sataşan çok olur.
Al giyen alınır. : 1) göz alıcı giysi giyen güzele hemen istekli çıkar 2) bir işin yapılışıyla uzaktan bile olsa ilgisi bulunan kimse, o iş üzerindeki eleştirileri üzerine alır.
Al gömlek gizlenmez. : Bazı kötü şeylerin gizlenmesi mümkün değildir.
Al ile aslan tutulur, güç ile sıçan (gücüğen) tutulmaz. : Bir kimse zekâsını kullanarak kendisinden güçlü olan yaratığı yenebilir ancak gücünü kullanarak kendisinden daha güçsüz ama zeki olan bir yaratığın üstesinden gelemez.
Al kaşağıyı gir ahıra, yarası (yağırı) olan gocunur (gocunsun). : Bir yolsuzluğun suçluları aranırken o işte kusuru olan kişi telaşlanır.
Al malın iyisini, çekme kaygısını. : Malın iyisini alan, onu tasasız kullanır.
Ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz. : Değerli bir şeyden her zaman istenilen verim alınmaz.
Ala keçiyi gören içi dolu yağ sanır. : Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar.
Alacağım olsun da alakargada olsun. : Borçlu olmaktansa alacaklı olmak iyi bir şeydir.
Alacakla verecek (borç) ödenmez. : Bir yerden alacağınız parayla başka bir yere olan borcunuzu kapatamazsınız.
Alakargada alacağım olsun, alamazsam gözümü oysun. : Borçlu olmaktansa alacaklı olmak iyi bir şeydir.
Alçacık eşeğe herkes biner. : Güçsüz ve koruyucusuz bir kimseyi buyruk altına almak ve ezmek kolaydır.
Alçak eşek binmeye kolay, öksüz çocuk dövmeye kolay. : Nasıl ki boyu kısa olan eşeğe binmek kolaysa öksüz çocuğa kötü davranmak da onu koruyan kimse olmadığı için kolay olur.
Alçak uçan yüce konar, yüce uçan (konan) alçak konar (uçar). : Alçak gönüllü olan toplum içinde saygı görür ve yücelir, kendisini herkesten üstün gören sevilmez ve toplum içinde iyi bir yer edinemez.
Alçak yer yiğidi hor gösterir. : Basit bir çevrede yaşayan, önemsiz bir görevde çalışan her yönden değerli olan kişi önemsiz bir görevde çalışıyorsa yeteneklerini tam olarak gösteremez, bundan dolayı değeri anlaşılmaz.
Alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır. : Bilgili kimselerin bulunmadığı yerde cahil kişi bilgiçlik taslar.
Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır. : İnsan kendi durumuna göre bir yaşam tarzı benimsemeli, arkadaşlarını da ona göre seçmelidir.
Âleme verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı. : Kendisinin inanmadığı ve tutmadığı öğütleri başkalarına kolayca verir.
Âlemin ağzı torba değil ki büzesin. : Başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız.
Alet işler, el övünür. : Bir kimse ne kadar usta olursa olsun gerekli araçları olmadan kusursuz iş yapamaz.
Alıcı kuşun ömrü az olur. : Başkalarına saldırmayı alışkanlık edinen kimsenin düşmanı çok olur, bu düşmanlar onun canına kıyarlar.
Alışmadık g*tte don durmaz. : Bir kimse alışmadığı, sıkıcı bir duruma kendini kolay kolay uyduramaz, ondan bir an önce kurtulmaya çalışır.
Alışmış kudurmuştan beterdir. : Alışılan bir şeyden kolayca vazgeçilmez.
Alışmış kursak bulamacını ister. : Kişi, yararlanmaya alıştığı şeyden yoksun kalmak istemez.
Âlim unutmuş, kalem unutmamış. : İnsan ne kadar bilgili olursa olsun her şeyi aklında tutamayacağı için unutulmaması istenilen şey mutlaka yazılmalıdır.
Âlimden zalim doğar. : Topluma yaptıklarıyla daima yararlı olmuş bir bilginin çocuğu da öyle olacak diye bir kural yoktur.
Allah bal mumu yakana bal mumu, yağ mumu yakana yağ mumu verir. : Tanrı bol harcayana bol, az harcayana az verir.
Allah bana, ben de sana. : Şimdi sana borcumu ödeyecek param yok, kazanırsam öderim.
Allah bilir ama kul da sezer. : Bir işin nasıl bir sonuç vereceğini ancak tanrı bilir ama insan da kafasını kullanarak aşağı yukarı bir tahminde bulunabilir.
Allah çam isteyene çam, mum isteyene mum verir. : Tanrı bol harcayana bol, az harcayana az verir.
Allah dağına göre kar verir. : Tanrı herkese dayanabileceği ölçüde sıkıntı verir.
Allah dokuzda verdiğini sekizde almaz. : Alın yazısı ne ise o olur.
Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar. : İşi bozulan kişi umutsuzluğa düşmemeli, tanrı’nın onu daha iyi bir işe kavuşturacağına inanmalıdır.
Allah kardeşi kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış. : Geçim konusunda kimse kimseye yük olmamalıdır.
Allah kulundan geçmez. : Tanrı dar zamanlarında kulunun imdadına yetişir.
Allah kulunu kısmeti ile yaratır. : Bu dünyada herkesin dar veya geniş, bir geçim yolu vardır.
Allah sabırlı kulunu sever. : Tanrı sabırlı kulunu sevdiği için sabırlı olmaya daha çok dikkat etmeliyiz.
Allah sağ gözü (eli) sol göze (ele) muhtaç etmesin. : Tanrı kimseyi kimseye, en yakınlarına bile muhtaç etmesin.
Allah sevdiğine dert verir. : Tanrı, derdin kendisinden geldiğine inanarak yakınmayanları ödüllendireceği için sevdiğine dert ve…