Ahmet Arif Sözleri Ünlü şairlerimizden Ahmed Arif’ten güzel sözler hazırladığımız bu sayfamızda arkadaşlarınız ile paylaşabileceğimiz çok güzel sözler hazırladık. Bu güzel Ahmed Arif sözlerini facebook ya da twitterdan paylaşabilirsiniz.
Ahmet Arif Sözleri
Ve nelere baskın gelmezdi ki, seni düşünmenin tadı.
Gel beraber alalım nefesimizi sevdiğim. Sensiz boğazımdan geçmiyor.
Giden gitmiş, hüznü ayaklandırmak boşuna…
Bir ben kaldım, ortasında kavganın, bir de karanfil yürekli çocuklar.
Ve sen geçersin içimden. Bitmek bilmezsin.
Gitmek, gözlerinde gitmek sürgüne… Yatmak, gözlerinde yatmak zindanı gözlerin hani?
Leyla! Çaresizliğimden gayri hiç bir kabahatim yok benim.
Vurun ulan, vurun, ben kolay ölmem. Ocakta küllenmiş közüm, karnımda sözüm var halden bilene.
Seni anlatabilsem seni… Yokluğun, cehennemin öbür adıdır. Üşüyorum, kapama gözlerini.
Vurulsam kaybolsam derim, çırılçıplak, bir kavgada, erkekçe olsun isterim, dostluk da, düşmanlık da.
İçmek! Gözlerinde içmek ay ışığını. Varmak! Gözlerinde varmak can tılsımına. Gözlerin hani?
Kanun! Bu da bir maskaralık, bir dümen. Kanun yalnız biz fukaralar için var. O da cezalandırırken sade!
Leylim leylim ayvalar, nar olanda sen bana yar olanda. Belalı başımıza dünyalar dar olanda.
Gözlerinin pınarında bir bulut, boşandı boşanacak nerdeyse. Aklımdan geçenleri okuyorsun su gibi.
Dayan kitap ile dayan iş ile. Tırnak ile diş ile umut ile sevda ile düş ile dayan rüsva etme beni.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası, gözlerinden, gözlerinden öperim, bir umudum sende, anlıyor musun?
Duymak, gözlerinde duymak üç ağaçları susmak, gözlerinde susmak, ustura gibi… Gözlerin hani?
Canım benim, bilir misin? “Canım” dediğimde içimden canımın çıkıp sana doğru koştuğunu duyarım hep.
Ölüm buyruğunu uyguladılar, mavi dağ dumanını ve uyur uyanık seher yelini kanlara buladılar.
Kaderimiz bir tuhafsa, ömrümüzü dolu bir kadeh gibi sindire sindire içemediysek, günahı boynumuza değil.
Seni sevmek, felsefedir, kusursuz. İmandır, korkunç sabırlı. İp’in, kurşun’un rağmına, yürür, pervasız ve güzel.
Sen en güzel kızısın bütün galaksilerin bense tözüyüm artık akkor tözüyüm Prometheus’u yakan kara sevdanın.
Kirvem hallarımı aynı böyle yaz rivayet sanılır belki, gül memeler değil domdom kurşunu paramparça ağzımdaki.
Bir sevdadır böylesine yaşamak, tek başına ölüme bir soluk kala, tek başına zindanda yatarken bile, asla yalnız kalmamak.
Ne alnımızda bir ayıp, ne koltuk altında saklı haçımız. Biz bu halkı sevdik ve bu ülkeyi. İşte bağışlanmaz korkunç suçumuz.
Seviyorum mümkün değil; aranızda kurşun, yasak bölge var sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel kanunu yapanlar ihtiyar.
Salavat getirir dağ dağ taburlar narlı bahçe üzere, kanlı bir akşam gelen elçi değil Azrail olsun, anam avradım olsun kaçarsam.
Sen ister dostum ol ister sevgilim, yeter ki hayatımda ol. Sen sozlersitesi.com bana geldikçe sana ihtiyacım olacak. Senden başka hiçbir isteğim yok.
Hiçbir uğraş, hiçbir umut, seni düşünebilmek, seni anlayıp sevmek, yüzüne bakabilmek kadar dolu, anlamlı ve yaşanmaya değer olamaz.
Beni, gözlerin götürür gözlerin aşkla, acıyla. Kuşatmışlar sesimi, soluğumu kesilmiş tuz ekmek payım vurgunum ve darda, gözaltındayım.
Bir bilsen kimlere tasa, kedersin, anlar mısın, şaşırıp ağlar mısın ki? Bir bilsen kardeşlerim ne can çocuklar ve bilsen nasıl vurur beni bu duvar.
Yankın yasak, aynalara. İnemem bahçende talan, tam, boş yanı bu, derim namussuzun, tam, bıçağım cehennem gibi güzelken, aklıma düşüyorsun ellerim arık.
Maviye maviye çalar gözlerin, yangın mavisine rüzgârda asi, körsem, senden gayrısına yoksam, bozuksam, can benim, düş benim, ellere nesi? Hadi gel, ay karanlık.
Terk etmedi sevdan beni, aç kaldım, susuz kaldım, hayın, karanlıktı gece. Can garip, can suskun, can paramparça. Ve ellerim, kelepçede, tütünsüz uykusuz kaldım, terk etmedi sevdan beni.
Namus işçisiyim yani yürek işçisi. Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş, ne salkım bir bakış resmin çekeyim, ne kınsız bir rüzgâr mısra dökeyim. Oy sevmişem ben seni.
Sus, kimseler duymasın, duymasın, ölürüm ha. Aymışam yarı gece, seni bulmuşam sonra. Seni, kaburgamın altın parçası. Seni, dişlerinde elma kokusu. Bir daha hangi ana doğurur bizi?
Bunlar, engerekler ve çıyanlardır, bunlar, aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır, tanı bunları, tanı da büyü. Bu, namustur künyemize kazınmış, bu da sabır, ağulardan süzülmüş. Sarıl bunlara sarıl da büyü.
Öyle yıkma kendini, öyle mahzun, öyle garip. Nerede olursan ol, içerde, dışarda, derste, sırada, yürü üstüne üstüne, tükür yüzüne celladın, fırsatçının, fesatçının, hayının.
Ard arda kaç zemheri, kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. Dışarda gürül gürül akan bir dünya. Bir ben uyumadım, kaç leylim bahar, hasretinden prangalar eskittim.
Hakikatli dostun muydu, can koyduğun ustan mıydı, bir uyumaz hasmın mıydı, ooooof de bunlar olsun muydu? De be aslan karam, de yiğit karam, hangi kahpenin hançeri, saklı hançeri, yaranda?
Vurulmuşum, düşüm gecelerden kara, bir hayra yoranım çıkmaz. Canım alırlar ecelsiz, sığdıramam kitaplara. Şifre buyurmuş bir paşa, vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız…
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu. Hani, kurşun sıksan geçmez geceden, anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık. Ve zehir, zıkkım cigaram. Gene bir cehennem var yastığımda, gel artık.
Mağlup mu desem mahcup mu ama ikisi de değil. Ben garip, sen güzel dünya umutlu öyle bir tuhafım bu akşamüstü sevgilim canavar götürür gibi iki yanım iki süngü…
Her dilediklerini yapsınlar. İsterlerse sinirlerimi, etlerimi, kemiklerimi, adımı, sanımı, cımbızlarla tek tek alsınlar. Unuttum, korkmayı sakınmayı. Seni alamazlar benden. Tılsım bu işte… Ayakta, fırtına gibi beni tutan bu…
Bu gözler, bir kere bile faka basmadı çığ bekleyen boğazların kıyametini karlı, yumuşacık hıyanetini uçurumların, önceden bilen gözleri. Çaresiz vurulacaktı, buyruk kesindi, gayrı gözlerini kör sürüngenler yüreğini leş kuşları yesindi.