Ahmet Telli Sözleri Sayfamıza sizler için en güzel Ahmet Telli sözlerini ekledik. Bu sayfamızda yer alan anlamlı Ahmet Telli sözlerini güzel güzel okuyun ve bir tanesini sevdiğiniz insana kısa mesajla gönderin. Bu sayfamızda yer alan kısa Ahmet Telli sözlerini ayrıca whatsapptan yazabilir facebook ve twitterda paylaşabilirsiniz.

Ahmet Telli Sözleri

Hangi şehirde yoksan ben kayboluyorum orada.

Kapağı açılmayan kitaplar, unutulmuş aşklar gibidir. Kitaplardan söz edelim.

Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada.

Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir. Her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü.

Biten bir aşk için söylenecek söz şu olmalı: – Güzeldi yine de…

Ve kent çıngıraklı bir yılan kadar zehirIidir artık sevgilin mahpusken üstelik kirIi bir lekeye döner umutlar.

Kavgadan uzak kalmışsan, sevdadan da uzaksın demektir.

Hiç özlemedim seni. ÖzIemek dostluktandır, dostIuğundan öte bulmalıyım seni.

Tenhadır sığındığın bütün kıyılar.

Hiç kimse bir aşkı onarmaya kalkmasın, kaybedilmeye değer en güzel anında bitirilmişse eğer.

Söz de sararır biterken bir aşk.

Aşklar mı diyordun, anladım. Senin incindiğin, benimse sozlersitesi.com yollara düştüğümdür yeniden.

Beni artık kimseler aramasın, aşkın en tabanında yattığım anlaşılmasın.

Adını bile koyamadığın bir boğunç dolmakta şimdi yüreğine. Ve usulca ağmaktadır gözlerinin peteğine ağulu bir hüzün.

Her aşk bir ayrılık gizler, ayrılıklarsa bir merhabanın sıcaklığını taşır kendisinde.

Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim sesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf’tum belki.

Hiç özlemedim seni, özlemek dostluktandır, dostIuğundan öte bulmalıyım seni.

Yüreğim diyorum, kekeme, alıngan, serseri yüreğim sen nerden bilebilirsin bir şiirin nasıl yazıldığını.

Hiçbir an’ını tanımlamaya kalkmadan. Kısacık ömürler biçiyoruz kendimize.

Sığındığım her yer adınla anılır. Ben girerim sokağı devriyeler basar. sozlersitesi.com Bir de gülüşün eklenir kimliğime.

Saçlarına gül takmam. Bir ırmak gibi akıtırım ovaya. Soluğunla yanar dudaklarımın bozkırı.

Söylenecek bütün sözler sevincin ve sevdanın savunuImasına dairdir. Ve şimdi onlar yaralarını saracak birilerini beklemektedirler.

Sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz, belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün.

Beklenmedik bir anda terk edilmişsindir bütün sevdiklerince. Suçlamak istemesen de hiç kimseyi üzünçle yanmakta yüzün.

Dedi ki o: Yoruldum insan olmaktan, insan yorulur bazen insan olmaktan.

Suya düşen bir karanfilse yüreğin, bırak kendini ırmağın türküsüne gülüm vursun seni o taştan bu taşa o çağlayandan bu çağlayana.

Şimdi beni uçurumdan atsan, düşene kadar aklımdaki tek şey; sırtıma değen ellerin olurdu.

Bunca acıyı bunca aşkı nasıl da sığdırmışsın yüreğine, istersen al koy kendi ellerinle.. Fırtınaları da. Sen yüreğin kadar büyüksün unutma.

Gün biter gülüşün kalır bende…

Ayağı kayan bir çocuk kadar şaşkınım, bilemedim düz yolda yürümenin imlâsını. Kanayan dizlerime bakıp da ağlamayı öğrenemediğim gibi…

Ömrüm diyorum şimdi ömrüm. Üzgün bir çocuksun sen ve yalnız. Öyle kal çünkü bu dünyada, sana en çok mutsuzluk yakışıyor.

Ağrılardan yoruldum, gitmeliyim buralardan içimdeki buharlaşan cıvayı soluyorum artık yoruldum, gereklilik kipiyle yaşamaktan.

Sığındığım her yer adınla anılır ben girerim sokağı devriyeler basar. Bir de gülüşün eklenir kimliğime.

Saçlarındı diye düşünüyorum ömrümüzü çözdükçe savrulan rüzgârdı saçların ve ikide bir aklıma düşüyor aynı soru; -Aşkı bilmiyorsam nasıl değiştiririm kendimi, seni ve bütün dünyayı.

Gitmek. Bir hançeri inceltip, okyanusa daldırmak isteği ya da düşebilmek atlaslarındışına ki ey kalbim, yalnızsın bu yolculukta da.

Büyülendim ama büyüyemedim. aklım ermedi aynalara ve suya yüzümü gösterip kalbimi neden sakladıklarını öğrenemedim.Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada.

Burada yağmur yağıyor ama sen şemsiyeni almadan gel yine de.ÖzIetiyor bu çılgın sağanak seni sırılsıklam özletiyor biliyor musun.

Ve kent çıngıraklı bir yılan kadar zehirIidir artık sevgilin mahpusken üstelik kirIi bir lekeye döner umutlar.

Karşılığı yok hiçbir acının her şey gölgesi kadar ağır sormuyorum artık sormuyorum her gün yeniden kodlanan umutlarla kirletiliyor dünya.

Karşılığı yok hiçbir acının her şey gölgesi kadar ağır sormuyorum artık sormuyorum her gün yeniden kodlanan umutlarla kirletiliyor dünya.

Dedi ki o: Yoruldum insan olmaktan İnsan yorulur bazen insan olmaktan.

Büyülendim ama büyüyemedim. aklım ermedi aynalara ve suya. Yüzümü gösterip kalbimi neden, sakladıklarını öğrenemedim.

Ağrılardan yoruldum, gitmeliyim buralardan içimdeki buharlaşan cıvayı soluyorum artık yoruldum, gereklilik kipiyle yaşamaktan.

Hiçbir anını tanımlamaya kalkmadan, Kısacık ömürler biçiyoruz kendimize. Sonra yolculuklara çıkıyoruz, bir kentten ötekine giderken özlüyoruz bir başkasını.

Yanlış, daha baştan yanlış bir şiirdi bu, biliyorum. Ve belki ömrümüzün yakın geçmişi bu kadar doğruydu ancak, kim bilir. Kalbim unut bu şiiri.

Yaşandı mı o sıcak kış, yaşlandık mı? Aynalara bakmaya vakit bulamadık. Dönüp dönüp birbirimize bakmalardan, yaşandı mı o sımsıcak kış, ne dersin?

Her sayfası kederle kararan bir hüzün defterine döner günler. Ve her sabah ‘merhaba hüzün’ “merhaba yalnızlık” diyerek başlarsın hayata. Ama hayat bağışlamayacaktır seni, unutma.

Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan. Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam. Her akşam mektup yazarım dağlar kadar. Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun. Unutma dostumsun sen, neredeysen orda ölmek isterim!

Beklenmedik bir anda terk edilmişsindir bütün sevdiklerince Suçlamak istemesen de hiç kimseyi üzünçle yanmakta yüzün Adını bile koyamadığın bir boğunç dolmakta şimdi yüreğine ve usulca ağmaktadır gözlerinin peteğine ağulu bir hüzün.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir