Çiğnemeden yutulmaz. : En kolay bir iş dahi emek gerektirir.
Çivi çıkar ama yeri kalır. : Gönül yarası kapansa da unutulmaz.
Çivi çiviyi söker. : Güçlü bir şey, kendisi güçlü olan başka bir şeyle veya durumla etkisiz bırakılır.
Çoban aldı bağa gitti, kurt aldı dağa gitti. : Malını, varlığını başkaları kullandı, kendisine bir şey kalmadı.
Çoban armağanı çam sakızı. : Verilen bir armağanın sunulduğu kimseye değerine uygun olmadığını ve verenin gücünün ancak buna yettiğini özür yollu anlatmak için söylenen bir söz.
Çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu. : Nazik bir işi, o işin inceliğini anlamayan bir kimseye yaptırma.
Çobanın gönlü olursa (olunca) tekeden yağ (süt, köremez) çıkarır. : Kişi istediğinde olmayacak gibi görünen işlere çözüm yolu bulur.
Çobanın yağı çok olursa çarığına sürer. : Varlıklı ama akılsız ve hesapsız kişi malını gereksiz yerlere harcar, telef eder.
Çobansız koyunu kurt kapar. : Yöneticisi, koruyucusu olmayan kişiyi ve topluluğu düşman ezer.
Çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider. : Çocuk kendisine ısmarlanan işi yapamayacağından işi buyuran kimsenin onun arkasından gitmesi gerekir.
Çocuğa iş, ardına sen düş. : Çocuk kendisine ısmarlanan işi yapamayacağından işi buyuran kimsenin onun arkasından gitmesi gerekir.
Çocuğu işe sal, ardınca sen var. : Çocuk kendisine ısmarlanan işi yapamayacağından işi buyuran kimsenin onun arkasından gitmesi gerekir.
Çocuğun bulunduğu yerde dedikodu olmaz. : Küçük çocuğun bulunduğu yerde herkes çocukla uğraşmaktan dedikodu yapmaya fırsat bulamaz.
Çocuğun yediği helal, giydiği haram. : Çocuğun iyi beslenmesi için ne kadar para harcansa yerindedir ancak hor kullanacağı ve kısa zamanda da küçüleceği için pahalı giysiler giydirilmesi doğru değildir.
Çocuk düşe kalka büyür. : Çocuk yürümeye başladığı sırada sık sık düşer, anne baba bu duruma üzülmemelidir.
Çocuk seversen beşikte, koca seversen döşekte. : Çocuğu kucağına almadan, beşikte yatarken sev kocana karşı olan sevgini de başkalarının yanında değil, döşekte göster.
Çocuktan al haberi. : Bir aile sorunu veya ailece gizli tutulan bir şey, çocukların rastgele söyledikleri bir sözle açığa çıktığında söylenen bir söz.
Çoğu gitti, azı kaldı. : Yapılmakta olan işin en önemli, en güç bölümü bitti, az ve önemsiz bölümü kaldı.
Çoğu zarar, azı karar. : Hiçbir zaman aşırıya kaçılmamalıdır.
Çok bilen (söyleyen) çok yanılır. : Çok bildiği için kendine güvenen kişi, bilmediği şeylere de karışır ve bunlarda yanılır.
Çok el ya yağmaya ya yolmaya. : Çok kimsenin katılmasıyla yağma ve yolmadan başka bir iş başarılamaz.
Çok gezen çok bilir. : Çok gezen, çok yer gören çok şey öğrenir çok yaşayan, çok okuyan onun bildiklerini bilemez.
Çok gezen tavuk ayağında pislik getirir. : Gezip dolaştığı yerlerde kötü şeyler de bulunan kimse, kötü alışkanlıklar ve zararlı bilgiler elde ederek yerine döner.
Çok havlayan köpek ısırmaz. : Karşısındakini bağırıp çağırmakla korkutmaya çalışan kimse eylemli bir saldırıda bulunmaz.
Çok koşan çabuk (çok, tez) yorulur. : Sürekli çalışabilmek ve sonuç elde edebilmek için harcanan çabanın yormayacak ölçüde olması gerekir.
Çok naz âşık usandırır. : Başka şeylerde olduğu gibi nazlanmada da aşırı gidilmemelidir.
Çok söyleme arsız edersin, aç bırakma hırsız edersin. : Yönetimi altında bulunan kimselere sık sık müdahale edenler bekledikleri verimi alamadıkları gibi onları da arsız ederler yiyecek ve para bakımından da sıkıntıya düşürenler onları hırsızlığa itmiş olurlar.