İskender Pala Sözleri Sayfamızda ünlü Türk profesör ve divan edebiyatı araştırmacısı İskender Pala’nın en güzel sözlerini sizler için hazırladık. Sayfamızdaki en güzel İskender Pala sözlerini ve şiirlerinden alıntıları facebook ve twitter ile paylaşabilir whatsapp ve kısa sms olarak da sevdiklerinize gönderebilirsiniz.
İskender Pala Sözleri
Aşk iğnesiyle dikilince bir dikiş, kıyamete kadar sökülmez imiş.
Kimileri gül dediler, ömür boyu güldüler; kimileri de gül dediler, gül uğruna öldüler.
Bildim ki, insan sevinince üzüldüğünden daha şiddetli ağlarmış.
Her ne ki arıyorsun; aradığın ancak sensin. İyinin de, kötünün de fidanı senin içinde büyür.
İnsanoğIu için en kutsal ibadet çalışmak, doğruluk ve insan sevgisidir.
O ki; rüyana gireceğim diye söz verdi. Nice yıllar geçiyor ki bu söz yüzünden gözüme uyku girmedi.
Umut ki, insanı en son bırakan cevher ve en kıymetli hazinedir.
Varlığınız çoğaldığı oranda onu hayır yolunda azaltınız ki yolculuklarınız kolay olsun!
Ey yar ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş; yüreğimin dibine kadar yolun var.
Çünkü sevda, kara talih içinde, o kara kan damlasında büyür. Bütün tecelli denizlere, aşk fırtınaları, işte o bir damla kanda dalgalanıp çırpınır.
Seveni sevmek kolaydır; marifet o sevmediği zaman da onu sevebilmektir.
Ama her sabah seni görüyor ve yüzünden aldığı güzellikle insan içine çıkıyor diye güneşe, eşiğini döne dolaşa senden nur çalıyor diye her akşam mehtaba bakıyorum bilesin.
Belki de en sevdiğim sakarlığın, gözlerime takılıp yüreğime düşmendi.
Aşk platoniktir; sohbetle baslar zahmet getirir. Zihinden girer gönülde yaşar. Suretini süslemeyenler yol şaşırır.
Taşın içinde saklı olan ateştir aşk, bir kıvılcım çakınca kuşatır bütün evreni.
Senden dolayı seviyorum seni ey sevgili. Öyle ki kıskançlığımdan kendi gözümle bile dost değilim.
Dış yerine içi, suret yerine ruhu sevmek gerekir. Hayat ancak sevgiyle tatlıdır.
Göz. Savaşı başlatan haberci. Bakış. EIde olmayan kader, ilahi kaza. Ve sozlersitesi.com aşk. Kalp ile göz arasında kutIu bir hadise.
Aşk bakmakla güzelleşir, konuşmakla zenginleşir, dokunmakla bozulur.
Ey aşık! Sevgilinin hasretiyle, seherlerinde âh ederek gözyaşı döktüğün geceler miktarınca, aşkın sana kutIu olsun!
Aşk tek kişiliktir. İki kişinin birbirine aşık olması diye bir şey, hiç olmamıştır.
Beni aşkın yağmur olup yağdığı, zamanın aşka kurulduğu, aşkın zekât olarak verildiği coğrafyalara götürsünler istiyorum.
İnsan, bu dünyaya bir dava için değil bir sevgi için gelebilir.
Aşk. Gök kubbenin altındaki en gizemIi kelimelerden biri, bin bir başlı bir ırmak, her birinin yolculuğu ayrı ama hepsinin ulaşmak istediği deniz bir.
İki kişinin birbirini sevmesi, birbirini dost edinmesi, sahip edinmesi demektir.
Bir tutsaklıktır başlar, biz doğunca; dünya denir adına. Bir telaş, bir koşturmaca, dursuz duraksız.
O’na aşk nedir diye sorsalar, tek bir cevap veremeyecek kadar aşk içindeydi.
Güzeller mihriban olmaz demek yanlıştır ey baki olur vAllahi billahi hemen yalvarı görsünler.
Asalet; duruluk ve doğruluktur.
Çünkü sevgiliye sadakatin özü ve özeti; aşkını sır gibi saklamak, iyilik gördüğünde de, kötülük gördüğünde de bu tavrı değiştirmemektir.
Sevgin gönül denizimde tutuşan bir alev ve denizimde şimdi yangınlar çıkıyor.
Hüzün, bir hazin kelime. Ayrılık gibi, hicran gibi; ama mutluluk gibi de. Bazen bir gözde görürüz onu, bazen bir yüzde. Bazen bulutlarla gelir, bazen Iodoslarla.
Aşk, gülü dikeniyle avuçlamak; ama kanayan ellerin hesabını gülden sozlersitesi.com sormamaktır.
Doğruluk mu daha büyük meziyettir, yoksa yiğitlik mi? diye sorar, cevap ne olursa olsun, ”Bütün insanlar doğru olsaydı yiğitliğe lüzum kalmazdı!” der.
ÇokIuğun derdi elbet çok olur; yokluk kapısında nefis de yok olur.
Ve unutma, her şafak, elinde fenerle gelen bir hırsız gibidir, ömürleri çalıp götürür. Uyanık dur!
Hatıraları unutmak olanaksızsa; hatıralarda unutulmak kader olur.
Sen beni sevdiğin, ben de seni sevdiğim için aramızda bir dünya yaratıldı. Ben de sen de bu dünyadaki her şeyi sevdik; her şey de bizi sevdi. Tıpkı âIemdeki her şeyin Allah’ı sevmesi gibi.
Cennetten uzaklaştırdığı gerekçesiyle aşıkları sevgilinin didarına (yüzüne) bakmaktan alıkoyan kişi bilmiyor ki; aşıkların cenneti sevgilinin yüzüdür.
Allah’ın güzelliğini rüyasında görüp ona aşık olan dervişe inanıyoruz da neden sevgilisinin hayaliyle özleme tutulan aşıka inanmıyoruz. Eğer ona inanmayacaksak aşk, surete tapmaktan gayrı ne olur ki?
Sevdiğimiz insandan bizi sevmesini beklemek yahut yalnız bizi sevenleri sevmek; nihayet kuru bir alışveriş, hatta belki kaba bir değiş tokuştur.
Ben, Leyla’nın nazik elleriyle koyduğu denkler arasına katışıp giderken, yazık ki o hiç duymadı çığlıklarımı. İlk ayrılığı ve ilk acıyı bu yolculukta öğrendim. Yaprak yaprak aşk, tomar tomar hasret taşıyordum içimde.
Yüce tanrım! Ya ona azıcık merhamet ver, ya bana çokça dayanma gücü. Ya bendeki sevginin birazını ona ver; ya ondaki vurdumduymazlığın birazını bana. Tanrım! ya onu bana ver, ya beni ona.
Senin beni unutma ihtimalini hatırlayıp çıldırıyorum bazı günler ve bazı geceler yüzünü eskisi gibi hayal edemeyeceğimden korkup kahroluyorum. Sonra tövbeler ediyorum. Seni unutma ihtimalini düşündüğüm için.
Sebep neydi, bütün varlığımın kendisiyle ayakta durduğunu bildiğim, hayatımın en değerli parçasıyla bir göz yumup açıncaya kadar neden ayrılıvermiştik?
Aşk, kelimesinin bir anlamında sarmaşık demek. Nasıl ki bir sarmaşık bir ağacı çepeçevre sarıp, onun dış dünya ile ilişkisini keser ve sardığı ağacı bir süre sonra kurutursa, aşk da sardığı tuttuğu kişiyi çevresinden koparır ve bir süre sonra o ağaç gibi kurutur.
Çünkü aşk beklenilmez, birdenbire gelir. Aşka tutulan kişinin tavrı o anda başkalaşır, kalbinin ritmi artar, bedeninde fizyolojik değişimler baş gösterir, ne yaptığını bilmez olur.
Bu bir aşktı. Bir güzellikti bu. Güzellik ile aşkın paralellik prizmasıydı. Bu güzellik, cihanı gösteren bir ayna; bu aşk, o aynanın cilasıydı. Güzellik olmasa aşk ortaya çıkmaz; aşk olmasa güzellik yüz göstermez.
İnsanın en mutlu olduğu anlar; aklın gönül içinde eridiği, yani aşka kendini teslim ettiği anlardır. aklın gönle teslimiyetini aşk olarak tanımladığımıza göre insanın soyut varlığını aşktan ibaret görebiliriz.
Geçip gitmede ömür. Umutlar hep yarın, yarın, yarın! Tükenen zamanı dolduruyor hep kuru kavgalar, boş didişmeler, faydasız gürültüler. aklını başına al kardeş! Günü, bugün say; ölüm ki kaşla göz arasında; ölüm ki dudakla söz arasındadır.
Ey gönül! Hele şu dünyada adam gibi bir adam yokmuş. Var ise de gönülden anlayan bir sırdaş bulunmuyormuş. Eğer bilge isen, şu dünya için asla gam çekme ve tut ki dünya diye bir şey de zaten yokmuş.
Gerçekten de aşk; karşılıkIı oturmak, yüz yüze veya aynı noktaya bakmak, şiir okumak, sevgiliden utanacak kadar terbiyeli davranmak, güzel şeylerden bahsedip gülmek ve asla iffet sınırının ötesine uzanmamaktır. Çünkü aşk; bakmakla güzelleşir, konuşmakla zenginleşir ama dokunmakla bozulur.
Zaman bir çizgi. Sonu yok. Başı da olmadığı gibi. Herkese bölüştürüldü bir parçası ezel gününde; acıdan ve sevinçten nakış çizelim, desen işleyelim diye üstüne. Rengi hiç olmadı, tezgâhta hiç dokunmadı.
Her gözyaşının ayrı bir anlamı vardı. Her damlanın hangi zamanda, hangi mekânda, hangi kişiyle paylaşıldığı önemliydi. Gözyaşları ne kadar çok şeye tercümanlık yapıyordu! Damladığı, süzüldüğü, aktığı veya kana dönüştüğü zaman, hep ayrı manaları vardı. Gözyaşları gizli duyguları açığa vuran mektuplar gibiydi.
Burası kalbinin en değerli yeridir. Burada siyah bir nokta vardır. Canın canı, sevenin cananı buradadır. O nokta, kurumuş bir damla kandan ibarettir. Adına sevda denir, siyaha çalan rengi yüzünden ona sevda derler. Bütün tecelli denizleri, bütün aşk ve ihtiras fırtınaları işte o bir damla kanın içinde dalgalanıp çırpınır. Aşırı sevgi bu damlayı tahrip edip dağıtırsa parçaları bütün vücuda dağılır.
Kimisi bilmem der, bilir; kimisi bilir bilmezIenir. Kimisi bilmediğini bilmez, bilirim der; kimisi bildiğini bilmiyor zanneder. Bilmemeyi bilmekle, bildiğini bilmemek aynı değildir. Kurtulanlar, bilmediğini bilenlerle bildiğini bilmeyenlerdir. Onlar birbirini bilir, birbirinden bilir, birbiriyle bilir. Ben dahi bildim, çünkü aşk işinde âşıkın mâşuka vuslatı cümle âşıklara âşikâr olur.