Yusuf Hayaloğlu Sözleri Bu sayfamızda sizlere güzel şair Yusuf Hayaloğlu’nun en güzel sözlerini hazırlamaya çalıştık. Bu sayfada yer alan Yusuf Hayaloğlu’nun şiirlerinden güzel sözleri facebook ve twitterdan paylaşabilirsiniz.
Yusuf Hayaloğlu Sözleri
Oy benim yaralım. Asıl sancı, uyandığında bütün odaları boş görünce koyarmış!
Yağmur yağardı biz ağlaşırdık. Kaldırımlar boyunca. Bir hüzün vardı sanki aramızda. Susardık ay batınca.
4 duvar arasında bile her yerde halen sen varsın.
Biliyorum, onunla olsaydım böyle kavga edip durmazdım yüreğimle. Biliyorum, bu sevdayı ben yıktım, ben öldürdüm bu hoyrat ellerimle.
Sakin göllerin kuğusuyduk, salınarak suyun yanağında.
Gelse balığa çıkacaktık, ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık. Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp, enteresan hayallere dalacaktık.
Dert eme, iyiyim ben. Ara sıra mahşer, ara sıra yaşam hırsı.
Pencereden baktığımda görüyorum senin yüzün incir yaprağında senin ürkekliğin duvar üstünde yürüyen bir kedinin kıvraklığında.
Dostlukmuş. Ölüme yürümekmiş.
Üstüne titremekmiş. Vefaymış! Aşk dediğin, zavalIı bir kapıyı, duvara çarpıp çıkıncaya kadarmış.
Yağmurda kırılan gül yağmuru affeder mi?
Ben sana bakınca donardım bulut gibi donardım da bir türlü yağmazdım sen sozlersitesi.com bana bakınca bir ağlamak düğümlenir boğazında gurur yapar ve ağlamazdın.
Yere dökülen yaprak dala geri döner mi? Kırılan gül kanar mı; kül yanar mı?
Cevap veriyorum: eli böğründe analardan, mahpuslardan ve acılardan çokça bahsediyorum, çünkü başını kumda saklayanlardan tiksindir, başkaldırıyorum!
Baba bugün üşüyorum karda kaldım üşüyorum anama deyin sıcak bir çorba koysun üstümü ört baba üşüyorum.
Birazdan kudurur deniz birazdan dalgaların sırtından, üst-üste fışkıran rüzgârlar, bir intikam gibi saldırınca üstüne; yüzüne şarkılar çarpar, yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın. Sen artık buralarda duramazsın!
Veda gecesi ay serpilirken sulara, dalgalara sor beni, kumlarda ara… Kırık kadehler gibi döküldük ayrılığa; şarkılara sor beni ah kemanlarda.
Rakı devrilmiş masalarda yokluğun veya benden önce kalkıp gitmişliğin gece boyu dolandığım barlarda sarhoşlara tekrarladığım adın balıkçı kahvesinde, çorbacıda, kenarlarda
Sen beni yangınlarda, ateşte, harda ara. Kahkahalarda değil, dertte, kahırda ara… Yüreğin sıkışırsa yine bir yaz gecesi; şu mehtaplardan eğiI, gel günahlarda ara…
Ne verdin aşka ne verdin ki sen? Islanan bir mendilden başka. Bir anlık meşke, harcadın beni; biraz vicdan, olsaydı keşke.
Ölmek değildir bu dünyanın en feci işi, güzel olan odur ki öldükten sonrada yaşar kişi.
Dün sahilde karşılaştık… Biran gözüm ısırdı, sonra birden tanıdım düşmemek için zor tuttum kendimi bacaklarım titredi, bir ağaca yaslandım…
Şu dağlarda kar olsaydım, bir asi rüzgâr olsaydım, arar bulur muydun beni, sahipsiz mezar olsaydım
Biri şarabımızı döktü, soğanımızı çaldı. Biri, hiç yoktan vurdu, kafeste garip kuşumuzu! Ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor… Solmasaydı gülümüz böyle!
Dün gece düşümde can dostu gördüm. UIu bir çınardan dal verdi bana. Uzandım yüzüne yüzümü sürdüm. Ben zehir istedim bal verdi bana.
Dağ yanarsa yağmur çiser mi dedim. Ten yanarsa rüzgâr eser mi dedim. Can yağarsa canan küser mi dedim. Çağırdı yanına el verdi bana. Can dostum dostum kül verdi bana.
Dert etme, iyiyim ben ara sıra mahşer ara sıra yaşama hırsı.
EI tetikte, kulak kirişte ve sırtımız toprağa emanet… Baldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık. Deniz çok uzaktaydı ve dokunuyordu yalnızlık.
Kumlara yazılmış sözcükler kadar kısacıktı ümidim. Ve anladım ki bir takım şeyleri sozlersitesi.com ben ilk dalgada yitirmişim.
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim ki bu yaşlar, utangaç boynunun kolyesi olsun. Bu da benden sana, ayrılığın hediyesi olsun…
Kurtlardan arta kalmış yüreğimin can çekişen o son parçasını da, sana sakladığımı bil!
Beni öldürüyorsun, git. Kalmasın sende kahrım, kalmasın derdim. Bakma git, kafamı yumruklayıp ardın sıra ağlarsam namerdim…
Bir intihar gibi puşt olmuş bu sevdalar!
Seni sevmişem, bir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi. Seni sevmişem, gururIu dağ çiçeklerini göğsüme takınır gibi.
Yalanım varsa kalkmayayım şuradan. Ben seni, bir tek gün bile unutmadım.
Yağmurlar içinden ıslandım geldim. Bir kuru değneğe yaslandım geldim. Sıcacık çorbana muhtacım inan. Ölümlerden geçtim uslandım geldim.
Üstüm başım toz içinde. Önüm arkam pus içinde. Sakallarım pas içinde. Siz benim nasıl yandığımı, nerden bileceksiniz.
Sakin göllerin kuğusuyduk, salınarak suyun yanağında. Ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin. Sonumuzun adım-adım yaklaştığını görürdük.
İşte gidiyorum, hiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız. Ben başımı verdim, sizinse insafsız bir linç oldu karşılığınız.
Biri, saksımızı çiğneyip gitti. Biri, duvarları yıktı, camları kırdı. Fırtına gelip aramıza serildi. Biri, milyon kere çoğaltıp hüzünleri her şeyi kötüledi, bizi yaraladı.