Ahmet Hamdi Tanpınar Sözleri

Ahmet Hamdi Tanpınar Sözleri Bu sayfamızda sizlere Ahmet Hamdi Tanpınar’ın en güzel sözlerini hazırladık. Bu sayfada yer alan en anlamlı sözleri facebook ve twitterdan paylaşabilirsiniz.

Ahmet Hamdi Tanpınar Sözleri

Birbirimizi mi, yoksa Boğaz’ı mı seviyoruz?

Gittin amma ki kodun hasretinle canı bile, istemem sensiz olan sohbet-i yaranı bile.

YoksuIIuğa alıştım, ihtiyarlığa alışamadım.

Ne yapalım Mümtaz; kader istemiyor! Aramızda bir ölü var. Bundan sonra beni bekleme artık! Her şey bitmiştir, diyordu.

Kadın her şeyden evvel kendisini gizlemeği bilmelidir; yavrum.

Bir şairin en büyük keşfi, kendi muharririni, iç âIemine doğru kendisini götürecek olanları bulmaktır.

HâIbuki insan doğduğu günden itibaren mağluptur, şefkate muhtaçtır.

O günün hatırası onun hem bağrında sapIı hançeri, hem ömrünün som altından bahçesiydi.

Dünya gömlek değiştireceği zaman hadiseler sakınılmaz olur.

Her şey değişebilir, hatta kendi irademizle değiştiririz. Değişmeyecek olan, hayata şekiI veren, ona bizim damgamızı basan şeylerdir.

İnsanın sevdiği bir ev olunca, kendisine mahsus bir hayatı da olur.

Belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbiriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir.

Kim bilir böyle ısrarla baktığı bu kaldırım taşlarında hayatın hangi sozlersitesi.com parçasını görüyor?

Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!

Bu tebessüm onun teninde, kanında, uzviyetinin her tarafında açan bahçelerdi.

Onun için aşk, hislerin kelimelerle israfı değil, Mümtaz’ın ruhundaki fırtınaya olduğu gibi kendisini teslimdi.

Bu yaz, bizimdir Mümtaz, her deliliği yaparız.

Hayatında Nuran da vardı ve o mevcut olduğu için öbürleri, hayat madalyasının öbür yüzünü dolduran bütün karışık çehreler silinmişti.

Yaşamak, başkaları tarafından muhasara altına alınmak, yavaş yavaş boğuImaktı.

Ateş gibi; fakirlik insanı güzelleştirir ve asiIleştirir. Fakat sefalet hoyratlaştırır; ruhen sefiI eder. İnsanda insanı öldürür.

Sokrat, akıllı âşık ihtirasIı âşıktan iyidir diyor. Akıl, insanın ayırıcı vasfıdır.

Tanpınar’ın sanat eserlerinde bile fikir, arka planda insan hayatını sozlersitesi.com gizliden gizliye idare eden esrarIı kâinat gibi derinleşir.

Bu eski sihirbazlar bizi ellerinde oynatıyorlar.

Mümtaz hayatının anlattığımız kısmıyla bir macerası olan adamdı. Bir faciayı, bir roman gibi ve tesirleri daima taze kalacak bir yaşta yaşamıştı.

Hayır, Allah’tan bir şey istemeyecekti artık. Onu kaderiyle veya ömrünün arızalarıyla karşılaştırmayacaktı. Çünkü istediği şey olmazsa kaybı iki misIi olacaktı.

Her cins hadise bir başka türlüsünü davet eder. Demek ki sade ıstıraplarımız, üzüntülerimiz değil, tesellileri, mukavemet çareleri de miraslarımızın arasında.

Mümtaz için kadın güzelliğinin iki büyük şartı vardı: Biri İstanbulIu olmak, öbürü de Boğaz’da yetişmek.

Bazı insanların ömrü vakit kazanmakla geçer… Ben zamana, kendi zamanıma çelme atmakla yaşıyordum.

Valery, sanat eserinde fikir, meyvenin içindeki besleyici gıda gibi erimiş olmalıdır, der.

Hayatımızın bir devrinden sonra başımıza gelen şeylere o kadar hazırlanmış oluyoruz ki, kederimizi kendi içimizde taşır gibi yaşıyoruz.

Kim bilir? Bazı kapıların bize kapalı görünmesi, önünde değil, arkasında durduğumuz içindir.

Vücutlarımız, birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir; asıl mesele, hayatımızı verebilmektir. Baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip, oradan tek bir ruh olarak çıkmaktır.

Hayat denen bir şey vardı. Paralı parasız insanlar yaşıyorlardı. Kızıyorlar, gülüyorlar, ağlıyorlar, alakadar oluyorlar, seviyorlar, ıstırap çekiyorlar fakat yaşıyorlardı.

Vücutlarımız, birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir; asıl mesele, hayatımızı verebilmektir. Baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip, oradan tek bir ruh olarak çıkmaktır!

Zaten az çok bunu kendisi de itiraf ediyordu: ”Bana benzemeyin diyordu. Ben iki yol arasında kalmış bir insanım.”

Tanpınar’ı onun istediği gibi, dura dura, içlerine sindire sindire okuyanlar, onu sevecekler, yalnız ona karşı değil, bütün sanata, insana ve kâinata başka bir gözle bakacaklar, kendilerini ebediyete götüren esrarIı ışıklarla dolu yolda bulacaklardır.

Yaptığı şeyin kötü olduğunu biliyordu. Fakat hüküm vermek istemiyordu. Artık insanlar hakkında hüküm vermekten vazgeçmişti.

Birdenbire babasının olduğu gibi karşısında gördü ve bu hayal ona, bir daha onu göremeyeceğini, sonuna kadar onun varlığından uzak kalacağını, bir insanı bir daha görmemenin, sesini bir daha işitmemenin, bir daha hayatına girmemenin keskin ve yenilmez acısıyla ona hatırlattı.

Nereye çağırırlardı? Mümtaz bunu bilseydi, belki bu davete koşardı. Çünkü suyun sesi, aşkın, ihtirasın sesinden kuvvetlidir. Karanlıkta su sesi insanın içindeki ölüm mayasının dilini konuşur.

Korku… Korku ve insan, korku ve insan talihi, insanın insana hücumu, o hiç yere düşmanlık. Fakat neyi aldatabilirdim, kime anlatabilirdim? İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana, hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir